MyMecra Podcast

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, din ve maneviyatın günlük hayata etkilerini, gafletin tehlikelerini ve ölümün gerçekliğini vurgulayarak dinleyiciyi derin bir tefekkür yolculuğuna çıkarıyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 🧠 Gafletin Allah’tan başka şeylerle oyalanmak ve yaradılış amacını unutmak olduğunu vurguluyor. 👁️ Gözün Allah’ın nuru olduğunu ve Allah’ın izniyle gördüğümüzü belirtiyor. ⚰️ Ölümün herkese geleceğini hatırlatıyor ve ölümü anımsamanın gafletten uyanmak için önemli olduğunu vurguluyor. 🙏 Ölümün ne kadar büyük bir hadise olduğuna dair farklı bakış açıları sunuyor. 🌟 Hz. Peygamber’in hadislerini hatırlatarak dünya hayatının bir imtihan olduğunu ve ölümü bir iftar olarak niteliyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Toplumumuz neden bu kadar gergin? Savaş Şafak Barkçin, “Bi’ De Buradan Bak” programının bu bölümünde; Türkiye’de toplumun neden bu kadar gergin olduğunu ele alıyor. Toplumun adalet duygusunun zayıflığına dikkat çeken Barkçin, insanların haklarının ihlal edilebileceği endişesini taşıdıklarını, bu da onları sürekli gergin bir halde tuttuğunu söylüyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 😠 Toplumsal gerginliğin temel sebebi, adaletsizlik duygusu. İnsanlar haklarının çiğnenebileceğine, haksızlığın cezalandırılmayacağına inanıyor ve bu durum onları gergin kılıyor. 👮 Güven eksikliği, trafikten sosyal yaşama kadar her alanda kendini gösteriyor. Trafik kurallarına uyulmaması, rüşvet ve yolsuzluğun yaygınlığı, devlete ve kurumlara güvenin azalması gibi faktörler toplumun güvensizliğini ortaya koyuyor. 🗣️ Haksızlık yapmayanların bile korktuğu bir toplumda yaşıyoruz. Sokakta, trafikte veya kuyrukta insanlar, haksızlığa uğrayabileceklerinden korkuyor ve kendilerini savunmak için haksızlık yapmaktan çekinmiyorlar. 😔 Adaletsizlik, insanların hayata bakış açısını etkiliyor. İnsanlar, sürekli bir tehdit altında hissediyorlar ve bu durum onları mutsuz, endişeli ve umutsuz hale getiriyor. 🙏 Çözüm, bireysel olarak doğruyu savunmakta. Herkes doğruyu savunmalı, haksızlığı kabul etmemeli ve adil olmaya çalışmalı. Toplumun bu şekilde dönüşebileceği vurgulanıyor. daha fazlası videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Tarihçi Koray Şerbetçi, "Aslında Öyle Değil" programının ilk bölümünde, Kudüs’ün tarih boyunca önemli bir yer olduğunu ve farklı medeniyetler için bir ayna görevi gördüğünü vurguluyor. Özellikle Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethetmesi ve burada uyguladığı adaletli yönetim, ardından Selahaddin Eyyubi’nin Haçlı Seferleri sonrasında Kudüs’ü geri alması ve yine adaletli davranması, Kudüs’e barış ve esenlik getirdiği örnekleri üzerinden anlatılıyor. Program, 21. yüzyılda Kudüs’te yaşanan zulüm ve gözyaşlarına değinerek tarih dersleri çıkarmamız gerektiğini vurguluyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🗺️ Kudüs, tarih boyunca her medeniyet için bir ayna görevi görmüş, buraya kim barış, huzur ve esenlik getirdiyse onu temsil etmiştir. ⚔️ Hz. Ömer Kudüs’ü fethettiğinde, adil yönetimi ve Hristiyanlara verdiği güvence ile Kudüs’e barış getirdi. 👑 Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü Haçlılardan kurtardıktan sonra, Hz. Ömer’in izinden giderek adalete ve barışa dayalı bir yönetim uyguladı. 🧭 Tarih, bize Kudüs’ün bugün yaşadığı zulmün önlenmesi için dersler çıkarmalıyız. ⏳ Kudüs’ün Osmanlı dönemi ve 1917’den sonraki zorlu süreçleri bir sonraki bölümde anlatılacak. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer “Biri Bir Gün” programının bu haftaki bölümünde, ‘Allah’ın yardımı olmayınca Sen Allah’ı zikredip, Allah’a kulluk edemezsin’ Hadis-i Şerifini ve bu hadisin öncesinde geçen bir hikayeyi anlatıyor. Hadis-i Şerifte Allah’ın yardımı olmadan Allah’ı zikredemeyeceğimizi ve bu yardımın Allah tarafından kolaylaştırıldığını öğreniyoruz. Programda, Hazreti Muaz’ın (r.a) Allah Resulü (s.a.v) tarafından sevilmesi, Allah Resulünün (s.a.v) sevdiği kulların bu duayı yapabileceği ve bunun Allah Resulüne (s.a.v) yakınlığın bir göstergesi olduğu vurgulanıyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 🙏 Serdar Tuncer, Allah’ın yardımı olmadan Allah’ı zikredemeyeceğimizi ve bu yardımın Allah tarafından kolaylaştırıldığını vurguluyor. 🗣️ Hazreti Muaz’ın (r.a) Allah Resulü (s.a.v) tarafından çok sevildiğini ve bu sevginin Allah Resulünün (s.a.v) duasında tezahür ettiğini anlatılıyor. 💕 Allah Resulünün (s.a.v) sevdiği kulların Allah’ı zikretmek, şükretmek ve ibadet etmek için Allah’tan yardım isteyebileceği ve bu duanın sadece Allah Resulünün (s.a.v) sevdiklerinin yapabileceği belirtiliyor. 🫂 Allah Resulüne (s.a.v) yakınlığın ölçüsünün Allah Resulüne benzeyişle doğru orantılı olduğunu ve bu yakınlığın Allah tarafından sevilmek anlamına geldiğini vurgulanıyor. 🤲 Serdar Tuncer, her namazdan sonra Allah’tan yardım istemek için duayı Arapça olarak ezberlememizi tavsiye ediyor. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Hayati İnanç, "Hayati Beyitler" programının ilk bölümüne Fuzuli’nin Su Kasidesi’nden seçilen bir beytin analiziyle başlıyor. Kadîm edebiyatımızın şaheseri sayılan eserin seçilen beyitinde Arabî, Farsî ve Türkçe kelimelerin iç içe geçtiği vurgulanarak Osmanlı medeniyetinin dil zenginliğine dikkat çekiliyor. Sohbet, Fuzuli’nin Su Kasidesi’nin önemi ve eğitim sistemindeki eksiklikler üzerine görüşler ile sona eriyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 💫 Fuzuli’nin Su Kasidesi’nden seçilen beytin dili, Osmanlı medeniyetinin dil zenginliğine işaret ediyor. 📚 Fuzuli’nin Su Kasidesi’nin eğitim sisteminde yeterince işlenmediğine dikkat çekiliyor. 🤔 Eğitim sisteminde eksiklikler nedeniyle insanların temel kültürel ve tarihsel bilgiden mahrum kaldığı vurgulanıyor. 🙏 Bölüm, dinamik ve etkileyici bir şekilde, dinin ve şairin dilini iç içe geçirerek, izleyicileri düşünmeye sevk ediyor. dafa fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Saadettin Ökten, 1942 yılında İstanbul’da doğmuş ve çocukluğunu İslam medeniyetinin Osmanlı yorumunun son temsilcileriyle yaşamış. Bu programda kendi çocukluğunu ve babası Celaleddin Ökten’in hayatını ve çevresini anlatıyor. Babasının kitaba, yazıya ve ilme olan tutkusunu, Ramazan geleneklerini ve yazlıkta geçirdikleri zamanları anlatan Ökten, o zamanların yaşama biçimini ve değerlerini günümüze taşıyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 📚 Sadettin Ökten, babasının kütüphanesinin zenginliğinden ve kitaba olan saygısından bahsediyor. ✍️ Kalem açma görevinin kendisine verdiği önemi ve babasının israf etme konusundaki hassasiyetini anlatıyor. 🏠 Çocukluğunun geçtiği Beyazıt ve Atikali semtlerinin farklı atmosferlerini ve aile hayatını resmediyor. 🕌 Ramazan’ı yaşama biçimini ve babasının dini bilgilerden bahsederken kullandığı tabirleri örneklendiriyor. 🏕️ Yazlıkta geçirdikleri zamanı ve Çubuklu’daki eski yalıda yaşadıkları anıları paylaşıyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, gözün insan hayatındaki önemini, özellikle sevgi ve aşkla ilişkisini ele alıyor. Gözün insanın iç dünyasını yansıtan tek organ olduğunu belirterek, Divan Edebiyatı'nda gözün farklı yönlerinin işlendiğini anlatıyor. Konuşmasında ayrıca Allah Resulü'nün (s.a.v) hayatından örneklerle sevginin öfkeyle birlikte nasıl var olduğunu açıklıyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 👁️ Göz, insanın iç dünyasını yansıtan tek organdır ve sevgiyle özdeşleşmiştir. 📚 Divan Edebiyatı'nda gözün farklı yönleri, şehla gözlerden kızgın bakışlara kadar işlenmiştir. 🙏 Allah Resulü'nün (s.a.v) hayatından örneklerle sevginin öfkeyle birlikte var olduğunu ve bu ikisinin birlikte yaşandığını gösteriyor. 💫 Göz, Allah’ın bir mucizesidir ve insanın görmesini sağlayan tek organ değildir, ruhani bir gücü de vardır. ✨ Göz göze gelmek, sevgiyi, aşkı ve ruhani bir bağlantıyı temsil eder. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer “Biri Bir Gün” programının bu haftaki bölümünde, Diyarbakır’da yaşayan Yusuf adlı bir gencin şizofreni hastalığından nasıl kurtulduğunu anlatıyor. Yusuf'un çocukluğunda mahallelerine taşınan yaşlı bir derviş ile kurduğu gönül bağı sayesinde yaşlı derviş, Yusuf’a kendisine ait olan yiyeceklerden kuruyemişlerden bir deve yapacağını söyler ve Yusuf memnuniyetle kabul eder. Devesi tamamlanmadan derviş vefat eder. Aradan 20 yıl geçer. Hastanede öldü denilen son gecesinde rüyasında dervişi, gözleri amâ bir deve ile bulur. Yusuf, zatürre komasından hastalığından kurtulmuş olarak uyanır. Bu olay, sadakanın önemini ve Allah Teâla'nın hikmetlerini göstermektedir. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Savaş Şafak Barkçin, “Bi’ De Buradan Bak” programının bu bölümünde; “Yerli Dediklerimiz Ne Kadar Yerli?” sorusunu ele alarak yerli ve yabancı kavramlarının yanıltıcı olabileceğini, reklamların manipülatif yönünü ve İsrail’e karşı boykot hareketinin ciddiyetine dikkat çekiyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 🗣️ “Yerli” dediğimiz markaların yabancı sermayeli olabileceğini ve sadece isimlerinin Türkçeleştirilmiş olduğunu belirtiyor. ⚠️ Reklamların özellikle Ramazan ayında Müslümanları hedef aldığını ve “dindar” tiplerin genellikle reklam filmlerinde yer almadığını vurguluyor. 💰 Dünyaca ünlü markaların arkasında güçlü devlet desteği olduğunu ve Amerikan şirketlerinin siyaset ve ticaret alanlarında iç içe olduğunu söylüyor. 🧭 İsrail’e karşı boykotun sadece sloganlarla değil, günlük hayatta da sürdürülmesi gerektiğini ve Müslümanların ciddiyetsizliğinin İsrail’i ayakta tutan bir etken olduğunu belirtiyor. 🧠 Tüketicilerin reklamcılığın manipülatif yönüne karşı dikkatli olmasını, araştırma yapmasını ve bilinçlenmesini vurguluyor. daha fazlası videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) yazılan şiirlerin sayısının eşsiz olduğunu ve insanların sevgisini ifade etme biçimlerinin zamanla değiştiğini ve yozlaştığını açıklıyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 🗣️ Hz. Muhammed’e (s.a.v) yazılan şiirlerin sayısı, yeryüzündeki herhangi bir şahsiyete yazılanlardan daha fazladır. 🌹 Hz. Muhammed’in (s.a.v) güzelliği ve kişiliği o kadar etkileyiciydi ki, sadece yüzünü görünce iman eden insanlar olmuştur. 📚 Hz. Muhammed’in (s.a.v) dünyaya gelişini anlatan şiirlere “mevlit” denir ve bu türün en ünlü örneği Süleyman Çelebi’nin mevlididir. ⏳ Günümüzde, aşkın ifade edilmesi gerekirken yozlaşması, kültürel zenginliğimizin kaybından kaynaklanmaktadır. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer “Biri Bir Gün” programının bu haftaki bölümünde, TUSAŞ’ta yaşanan terör saldırısında şehit olanların ölümüyle Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditleri, toplumun bu olay karşısındaki sorumluluklarını ve Türkiye’nin gelecekteki rolünü ele alıyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 🇹🇷 Şehitlerin ölümü, geride kalanlara sadece bir ibret değil, aynı zamanda bir mesuliyet yüklüyor. Türkiye’nin savunma sanayisi gibi önemli alanlarda çalışılan bir yerde yaşanan terör saldırısı, Türkiye ile uğraşan güçlerin ülkeye olan düşmanlığını gözler önüne seriyor. ⚠️ Şehitlerin can verdiği değerler için yaşamaya devam etmek, ülkeyi güçlendirmek ve Türkiye’nin geleceğini inşa etmek, onların şehadetine karşı bir sorumluluktur. 🗺️ Türkiye’nin, dünyanın herhangi bir ülkesinden farklı olduğunu vurgulayarak, toplumun her bireyinin ülkenin geleceği için sorumluluk alması gerektiğini vurguluyor. ✊ Bu zorlu zamanlarda, bireysel farklılıklara rağmen, Türkiye’nin ortak paydasında birleşmek, birbirimize karşı daha müsamahakar olmak, birbirimizi sevmek ve ülkenin geleceği için çalışmak gerekiyor. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer “Biri Bir Gün” programının bu haftaki bölümünde, Şeyh Ahmed-i Bedevî Hazretleri’nin hayatını ve manevi yolculuğunu anlatan bir hikayeyi bizlerle paylaşıyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 💫 Şeyh Ahmed-i Bedevî, bir Kadı’nın kendisine dil uzatması üzerine manevi bir yolculuğa çıkarılır. 🧭 Kadı, kendisini uçsuz bucaksız bir alanda bulur ve yardım için dua etmeye başlar. ✨ Bir zat tarafından yönlendirilen Kadı, Ahmed-i Bedevî Hazretleri’nin yolculuğuna katılır ve kendisini evinin önünde bulur. 🙏 Bu hikaye, Allah dostlarının kerametlerini ve Allah’a olan güvenin önemini vurgular. 📚 Programda, Ahmed-i Bedevî Hazretleri’nin hayatı ve manevi yolculuğu hakkında bilgiler veriliyor. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, aşkın edebiyat, sanat ve kültür üzerindeki etkisini ele alıyor. Aşkı, insanın temel duygularından biri olarak tanımlıyor ve aşkın her defasında ilk ve bıkılmayan bir duygu olduğunu vurguluyor. Programda aşkın sanat eserlerine ve büyük zatlara olan etkileri üzerine çeşitli örnekler sunuyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 🔥 Aşk, insanın temel duygularından biridir ve her defasında ilk ve bıkılmayan bir duygu olarak tanımlanır. 🏛️ Aşk, sanat eserlerinde, mimaride, şiirde ve müzikte görülebilen bir etkiye sahiptir. 🙏 Büyük zatlar, aşkın gücünü deneyimlemiş ve bu deneyimlerini eserlerinde yansıtmışlardır. ⚔️ Aşk, insanın canını feda etmesine bile sebep olabilen güçlü bir duygudur. 🌟 Aşkın en yüksek mertebesi ise kulluk ve rıza makamına ulaşmaktır. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, aşkı ve ilahi aşkı, Allah’ın rızasına ulaşmada aşkı bir makam olarak ele alıyor. Aşkın insan hayatındaki etkilerini, aşkı kelimelerle ifade etmenin zorluklarını ve aşkın gerçek anlamını açıklarken, tasavvufî düşünceyi ve aşkın Allah’a ulaşma yolculuğunda önemli bir araç olduğunu vurguluyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 💫 Aşk, insan ve hayvan arasındaki en belirgin farktır. 🙏 Aşkın en alt seviyesi beşeri aşktır; bir insanın bir başkasına duyduğu sevgi. Ancak ilahi aşk, aşkı yaratanı bilme ve ona ulaşma yolculuğudur. 🧭 Leyla ile Mecnun mesnevisinde Fuzuli, beşeri aşktan ilahi aşka doğru bir yolculuğu anlatır. 💖 Aşk, Allah’ın rızasına ulaşmada çok yakıcı ve tatlı bir vadi, bir makamdır. Ancak son makam, Rıza ve kulluktur. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, türkülerde gizli aşk, hicran ve tasavvuf yolculuğunu ele alıyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 🎤 Türküler, insanın ruhu ve zamanın derinliklerine ışık tutan birer vesika görevi görür. 💔 Aşkın, hicranın ve ayrılığın izleri, yüzyıllar geçse bile türkülerde yankılanır. 🙏 Tasavvufun derin sırlarına inen türkülerde, Allah aşkı ve Resulullah sevgisi hissedilir. 🎭 Türkülerde gizli kalan gerçek anlamı keşfetmek, dinleyenin ruh halini de etkiler. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, Hz. Peygamber’in (s.a.v) hayatından örnek davranışları ve bunlardan çıkarılacak dersleri ele alıyor. Özellikle Hz. Peygamber’in (s.a.v) insanlara karşı gösterdiği şefkat, adalet ve merhamet vurgulanıyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 💫 Hz. Peygamber’in (s.a.v) ekşi üzümü kendisi yemesi ve bunu Hz. Ömer’e açıklaması, onun incelikli ve merhametli kişiliğini gösteriyor. 🙏 Hz. Peygamber’in (s.a.v) sofrada rahat etmek için kendisine konulan yastığı kaldırtması, “kul gibi” yaşama prensibini ortaya koyuyor. 👣 Hz. Peygamber’in (s.a.v) insanlara karşı her zaman saygılı ve hoşgörülü tavrı, onun “evrensel rahmet” olduğunu gösteriyor. 💔 Hz. Peygamber’in (s.a.v) hayatında yaşadığı zorluklar ve sıkıntılar, onun insanlığa rehber olması için gönderildiğini kanıtlıyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, kibir, tevazu, nefsin mertebeleri ve Allah’ın hoşlandığı davranışlar üzerine bir sohbet gerçekleştiriyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 🙏 Nefsin en alt seviyesi olan “nefs-i emmare” Allah’ın yasakladığı şeylere karşı iştahlıdır. 🤔 “Nefs-i levvame” ise biraz daha ileridedir ve yaptığı hatalardan pişman olur. 😠 Allah, kibir tavrına çok tahammül edemez ve mutlaka kişinin burnunu yere sürer. 💪 Hz. Peygamber’in (s.a.v), Taif’te taşlandığı halde bile “Rabbim affet, onlar bilmiyorlar.” diye dua etmesi ve savaşlarda ise “Ben peygamberim” diye haykırarak savaşması, sevgi ve şiddetin yerinde kullanılmasının bir örneğidir. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, tevazu ve kibir konularını ele alarak, bunların ne olduğu, nasıl fark edilebileceği ve nasıl davranılması gerektiği hakkında bilgi veriyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 💫 Tevazu, Hakka karşı gösterilen bir duruştur, mahluka karşı gösterilen tevazu ise riya olabilir. 🤬 Kibir, ahmaklıktır ve ahmaklığın çaresi yoktur. İnsan neye kibirlenebilir ki? Dünyada geçici olan her şey yok olur. 👑 Tevazu, gücün ve kudretin farkında olmak ve buna rağmen baş eğmektir. 👿 Kibir, başkasını hakir görmek ve kendini beğenmektir. Allah indinde en sevimsiz davranıştır. 🧘 Kibirliye karşı tevazu göstermek, kavgaya meydan vermemek ve inatlaşmamaktır. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, Eşrefoğlu Rumi’nin “Cihanı hiçe satmaktır adı aşk” şiirini analiz ediyor ve aşkın gerçek anlamını keşfetmeye çalışıyor. Aşkın, iradenin elden gitmesi, dünya nimetlerini hiçe sayma ve varlığı terk etme gibi aşamalarından bahsediliyor. Aşkın zorlu bir yolculuk olduğu ve sadece sevmekten öte, Allah’a kulluk etme mertebesine ulaşmakla mümkün olduğu vurgulanıyor. Program, aşkın ne olduğunu, nasıl yaşandığını ve gerçek anlamının ne olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. 🌟 Programda Öne Çıkanlar 🌟 💫 Eşrefoğlu Rumi’nin “Cihanı hiçe satmaktır adı aşk” şiiri ele alınıyor. 🧠 Aşkın gerçek anlamı, iradenin elden gitmesi, dünya nimetlerini hiçe sayma ve varlığı terk etme olarak açıklanıyor. 🙏 Aşk, Allah’a kulluk etme mertebesine ulaşmakla mümkün. 🔥 Aşk, bir alevden geçmek, zorlu bir yolculuktur. 🌟 Aşkın, dünyayı geride bırakma, fani olma ve Allah’a kavuşma anlamına geldiği vurgulanıyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programının bu bölümünde, Türkçenin tarihsel gelişimini, özellikle de Osmanlı alfabesi ve Latin alfabesi arasındaki geçişi, aşkın edebiyattaki önemini ve “Ah”ın manevi ve edebi anlamını anlatıyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar ✍️ Osmanlı alfabesinin Türk kültürüne derin bir şekilde entegre olduğunu ve “Arap alfabesi” olarak adlandırılmasının yanlış olduğunu savunuyor. 💖 Aşkın, sanatın ve edebiyatın temelini oluşturduğunu, dilin de aşkın bir yansıması olduğunu belirtiyor. 🗣️ “Biz aleme bir yar için Ah etmeye geldik” beytini ele alarak şairlerin aşkın peşinde olduklarını ve “Ah”ın bu aşkın ifade biçimi olduğunu açıklıyor. 🙏 Kalp kırıklığı ve “Ah”ın manevi önemini vurguluyor, Allah’ın kırık kalplere değer verdiğini ve “Ah”ın dua gibi kabul edildiğini söylüyor. 📚 “Ah”ın edebiyattaki önemini vurgulayarak özellikle Osmanlı dönemi edebiyatında “Ah”ın önemli bir motif olduğunu belirtiyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programında, Türkçenin zenginliğine rağmen dilin günümüzde ne kadar kötü kullanıldığını ve bu durumun nedenlerinin altını çizdiği konuşmasında, dilde yaşanan çürümenin temel nedeninin yetersiz okuma olduğunu savunuyor. Özellikle öğrencilerin, okuma alışkanlığı eksikliğinden dolayı edebiyatımızı anlayamadığını ve dildeki yanlış kullanımları fark edemediğini vurguluyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 📖 Türk edebiyatının zenginliğini vurgulamak yerine, yetersiz okuma alışkanlığı nedeniyle öğrenciler edebiyatımızı anlamıyor. 🗣️ Eş, atıyorum, yani, aynen, illaki gibi sözcüklerin yanlış kullanımları nedeniyle Türkçenin zedelenmesi. ❌ “Artı” gibi matematiksel bir sözcüğün dilde yanlış kullanımı. 😔 “Çıkmak” gibi aşk ve sevgiyi ifade eden sözcüklerin mekanik kullanımlarından kaynaklanan ruhsuzluk. 🎓 Üniversite öğrencilerinin dahi Türkçe sözcükleri bilmemesinin ve bilmemeyi normal karşılamasının endişe verici olması. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programında, konuşmanın insan hayatındaki önemini ve Türkçe'nin günümüzdeki durumunu ele alıyor. Programda, okuma alışkanlığının azalması, dilin yoksullaşması ve anlatım bozukluklarının artması gibi konulara değiniliyor. Demirbağ, bu sorunlara çözüm olarak bol bol okumayı, dilin inceliklerine dikkat etmeyi ve çocuklara okuma sevgisi aşılanmasını öneriyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🗣️ Konuşma, insan hayatını bal yapan en önemli unsurlardan biridir. 📚 Okumak, güzel ve etkili konuşmanın tek yakıtı, vitamini ve besinidir. 📉 Günümüzde insanların okuma oranı çok düşük, bunun sonucunda dil yoksullaşıyor ve anlatım bozuklukları artıyor. 🧒 Çocuklara okuma sevgisi aşılamak, geleceğin dilinin zenginleşmesi için çok önemlidir. 💡 Çocuklara kitap okuyarak, onların etkilenmelerini sağlayarak okuma zevkini aşılayabilirsiniz. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Bu programda Dr. Ömer Demirbağ, Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin (k.s) hayatını ve önemini ele alıyor. Şah-ı Nakşibend’in (k.s) Allah Resulüne benzemesi, kerametleri ve yetiştirdiği halifeler hakkında bilgi veriyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 💫 Şah-ı Nakşibend Hazretleri (k.s), velilerden bir ordu kurulsa hepsinin komutanı olur. 🤝 Şah-ı Nakşibend (k.s), bir gün kendisinin neden keramet göstermediği sorulduğunda “Bu kadar günahla ayakta duruyoruz, bundan büyük keramet mi olur?” diye cevaplamıştır. 💫 Şah-ı Nakşibend (k.s), Alaaddin Attar’a (k.s) “Sana çok bakıyorum, çünkü kurt kapmasın diye” demiştir, fakat “Baktıkça Kabe’yi gördüm” diyerek asıl sebebini açıklamıştır. 🙏 Allah, sevdiği kulunu insanların arasında aziz kılar ve bu da Şah-ı Nakşibend’in (k.s) gösterdiği kerametlerden biridir. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Bu bölümde, Dr. Ömer Demirbağ hocamız, Ehlibeyt sevgisi ve Kerbela üzerine sohbet ediyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🎙️ Ehlibeytin sevilmesi İslam alimleri tarafından vacip olarak kabul ediliyor. ⚖️ Peygamber soyundan gelenler hiçbir imtiyazdan yararlanmıyor, hatta zekat alamıyor. 💔 Kerbela faciası İslam tarihindeki en büyük zulümlerden biri olarak kabul ediliyor. ⚔️ Hüseynî meşrep olmak, haksızlığa karşı can pahasına mücadele etmek anlamına geliyor. 💫 Ehlibeytin sevgisi Müslümanlık için şarttır ve Hazreti Ali’nin büyük bir şahsiyet olduğu vurgulanıyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Bu bölümde, Dr. Ömer Demirbağ hocamız, İslam aleminin yaşadığı zorlukları, özellikle Gazze’deki durumun vahametini ve İslam aleminin zillete düşmüş halini anlatıyor. Bu zilleti Allah’ın Yahudiler vasıtasıyla İslam alemine gösterdiğini ve bunun bir Fetret dönemi olduğunu söylüyor. Program, Allah’ın mülkiyetine, Allah’ın sevdiklerine ve sevmediklerine, dünyada yaşanan zulüm ve acılara ve İslam aleminin bu durum karşısında sorumluluklarının ne olduğuna dair düşüncelerle devam ediyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 😠 Allah’ın Yahudiler vasıtasıyla İslam alemini, zilletinin farkına vardırdığını vurguluyor. ⏳ İslam aleminin şu anda tarih boyunca pek çok kez yaşadığı bir Fetret dönemini yaşadığını belirtiyor. 💔 Allah’ın sevdiklerine karşı duyulan sevginin ve Allah’ın sevmediklerine karşı duyulan nefretin önemini vurguluyor. 🧒 Dünya tarihinde ilk kez çocuklara karşı savaş ilan edildiğini ve bunun sebep olduğu acıların altını çiziyor. 🙏 Müslümanların, İslam aleminin zilletini görerek ve vicdanlarını sorgulayarak Allah’ın yolunda hareket etmeleri gerektiği vurgulanıyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programında günah, tövbe ve gaflet konularını ele alıyor. Allah’tan uzaklaştıran her şeyin günah olduğunu, gafletle yapılan amellerin değersiz olduğunu vurguluyor. Peygamberi akılla ölçmenin mümkün olmadığını ve gönül işinin önemini hatırlatıyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🧠 Allah’tan uzaklaştıran her şey günahtır, hatta bir bardak su içmek bile. 🙏 Günah işledikten hemen sonra tövbe etmek gerekir, çünkü tövbeyi ertelemek günahtan daha beterdir. 🙈 Gafletle yapılan amellerin değeri yoktur. 💖 Peygamberi akılla ölçmek mümkün değildir. O'nun (s.a.v) eşiğine kadar akıl gider, ondan sonrası gönül işidir. 📿 Akıl insana rububiyeti idrak etmesi için değil, ubudiyeti ifa etmesi için verilmiştir. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Bu bölümde, Dr. Ömer Demirbağ, 15 Temmuz gecesi yaşananlar, 15 Temmuz’un bize öğrettiği derslerin önemi, şehitliğin fazileti ve Türk milletinin sahip olduğu yüce değerler ele alınıyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🇹🇷 15 Temmuz gecesi, Türk milletinin Allah’a olan imanının ve vatan sevgisinin gücünü tüm dünyaya göstermiştir. ⚔️ Türk milletinin tarihinin her zaman şehadet ve kahramanlıklarla dolu olduğunu ve bu değerlere sahip çıkmanın önemini vurguladı. 🙏 15 Temmuz şehitleri ve gazilerinin şefaatine ermeyi ve onların yüzlerine bakacak takati Allah’tan dilemek gerektiğini belirtti. ❤️ Şehitlik, sadece savaşlarda değil, farklı şekillerde de kazanılabilen ilahi bir lütuftur ve Allah’ın merhameti her zaman geniştir. 🤝 Kardeşlik bilincini diri tutmak, birbirimizi sevmek ve millet olarak birlik içinde yaşamak, 15 Temmuz’dan çıkan en önemli derslerdir. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Bu bölümde, Dr. Ömer Demirbağ, Allah’ın rızasına ermenin önemini ve Allah korkusunun lezzetini vurguluyor. Peygamberlerin hayatından örnekler vererek, Allah’ın rızasının görünürde basit şeylerin altında gizli olabileceğini ve her zaman tahmin edilemez olduğunu belirtiyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🤲🏻 Allah’ın rızasına ermek, Cennetten daha üstün bir makamdır. 🤕 Hz. Eyyüp’ün (a.s) hikayesi, Allah’ın verdiği her şeye razı olmanın önemini gösterir. 🪰 İmam Gazali’nin anlattığı sinek hikayesi, Allah’ın rızasının basit şeylerde bile gizli olabileceğini gösterir. 💨 Allah korkusunun bir lezzeti ve zevki vardır. 🙏🏻 Allah, rızası neredeyse, bizi orada bulundurması için dua etmek gerekmektedir. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Bu bölümde, “Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince” programında Dr. Ömer Demirbağ ile birlikte, sözün tesiri, cezbe, sükut ve Yunus Emre’nin (k.s) mirası üzerine sohbet ediliyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 🗣️ Sözün tesiri kişinin kendi yaşayışıyla doğrudan bağlantılıdır. Bir şeyin tadını almak için onu yaşamak gerekir. ✨ Cezbe, beklemediğiniz anda kalbinize vuran bir ışık, bir lezzet, bir tat gibidir. 🤫 Sükut, bazen sözden daha anlamlıdır ve kalbimizle bir iletişim kurar. 👨‍🏫 Yunus Emre’nin (k.s) sözleri, 8 asırdır nesilden nesile aktarılıyor ve hala günümüz insanı için geçerliliğini koruyor. 🏆 Yunus Emre’nin (k.s) kalıcılığı, sözlerinin yürekten gelmesi ve zamanın ötesine geçmesiyle sağlanmıştır. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Dr. Ömer Demirbağ kendine has üslubuyla şiirden tasavvufa, menkıbeden hikmete uzanan bir yelpazede MyMecra seyircisiyle buluşuyor. Bu ilk bölümde "Ya Ben Öleyim mi Söylemeyince" mısraı ve bu mısraın şairi Yunus Emre'yi (k.s) konuştuk. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer “Biri Bir Gün” programının bu haftaki bölümünde, Allah rızası için yapılan işlerin önemini vurguluyor. Allah rızası için yapılan işler, Cenab-ı Hakk’ın hıfzı emanı altına alınır ve nazar değmez. Ayrıca, Allah rızası için yapılan işlerde yorulma olmaz ve insan, yaptığı her işten keyif alır. Niyetin önemini vurgulayarak, kişinin niyetini sürekli kontrol etmesi gerektiğini ve niyetin zamanla değişebileceğini söylüyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 💫 Allah rızası için yapılan işlere nazar değmez ve Cenab-ı Hakk’ın hıfzı emanı altına alınır. 💪 Allah rızası için yapılan işlerde yorgunluk olmaz. 🧭 Niyetin önemi vurgulanarak, niyetin zamanla değişebileceği ve sürekli kontrol edilmesi gerektiği belirtiliyor. 🤲 Allah rızası için bir şeyi isteyen kişiye, Cenab-ı Hakk o isteği mutlaka verir. 🗣️ Nispet kavramı üzerinde durularak, her durumda ve ortamda ses tonunu ve davranışları ayarlamanın önemi vurgulanıyor. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Savaş Şafak Barkçin, “Bi’ De Buradan Bak” programının bu bölümünde; Türkiye’de siyasetin anlaşılma biçimini ve parti sisteminin toplum üzerindeki etkisini ele alıyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 🗣️ Siyasetin doğru anlaşılması için “parti”nin bir araç olduğunu, bir amaç olmadığını hatırlatıyor. 🧮 Siyasetteki temel sorunun, kaliteli insan donanımıyla ilgili olduğunu belirtiyor. 🏆 Türkiye’de halkın partilere bakış açısının Avrupa’dan farklı olduğunu, sanki “takım tutar gibi” parti seçimi yaptığını ifade ediyor. 🚦 Siyasetin bir “emanet mesleği” olduğunu ve bu emanetin ahlaklı ve nitelikli kişilere verilmesi gerektiğini vurguluyor. 💡 Toplumun niteliği yükseldikçe, siyaset anlayışımızın da düzeleceğini ve daha kaliteli yönetim anlayışına ulaşacağımızı söylüyor. daha fazlası videomuzda.

Savaş Şafak Barkçin, “Bi’ De Buradan Bak” programının bu bölümünde; Amerikan seçimlerinin ardındaki yapıya odaklanarak, iki partili sistemin nasıl çalıştığı, Yahudi sermayesinin Amerikan siyasetinin finansmanında nasıl büyük bir rol oynadığı ve Trump ile Biden’ın nasıl da Yahudi lobisinin iki farklı kanadını temsil ettiğini ele alıyor. Ayrıca, dünyanın 30 yıl içinde bir savaş psikolojisine doğru gittiğini ve Türkiye’nin bu dönemde sağlam durmasının önemini vurguluyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 🌎 Amerikan seçimlerindeki iki partili sistemin gerçekte nasıl çalıştığını ve bu sistemin halkın iradesini tam olarak yansıtmadığını açıklıyor. 💰 Yahudi sermayesinin Amerikan siyasetinin finansmanında büyük bir rol oynadığını ve bu durumun İsrail’e verilen desteğin devam etmesini sağladığını belirtiyor. ✊ Siyasi görüş ayrılıklarının genellikle Yahudi lobisinin iki farklı kanadı arasında olduğunu ve bu ayrılığın Amerikan dış politikasını şekillendirdiğini ifade ediyor. 💣 Dünyanın 30 yıl içinde bir savaş psikolojisine doğru gittiğini ve bu durumun Amerika ile Çin arasında çatışmalara yol açabileceğini vurguluyor. 🇹🇷 Türkiye’nin bu dönemde sağlam durması gerektiğini ve bunun için bireysel olarak kendimizi geliştirmemiz gerektiğini belirtiyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Savaş Şafak Barkçin, “Bi’ De Buradan Bak” programında; medya ve bilgi çağının sunduğu tehlikelerin farkında olmanın önemini vurguluyor. Medya aracılığıyla sunulan bilgilerin çoğunlukla süzgeçlerden geçtiğini ve manipüle edilmiş olabileceğini hatırlatıyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 📰 Medya, haber ve bilgi sunumu açısından büyük bir güce sahip, ancak manipüle edilmiş olabiliyor. 🧠 Bilginin önemi vurgulanırken, bilginin kalitesi ve kaynağı da göz önünde bulundurulmalıdır. 💡 Akıl, bilgi edinmenin ve eleştirel düşünmenin önemli bir aracıdır. 🧲 Günah keçisi kavramı, sorumluluktan kaçmak için kullanılan bir araçtır. 🌎 Teknolojinin iyi veya kötü kullanımı insanlara bağlıdır. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Savaş Şafak Barkçin, “Bi’ De Buradan Bak” programında; Avrupa Birliği’nin, özellikle ekonomik sıkıntılar ve Amerika’nın üstünlüğü nedeniyle, bir iflas süreci yaşadığı ve ayaklarının altından toprağın kaydığı belirtiyor. Bununla birlikte Çin’in hızlı yükselişi ve Avrupa’nın içinde bulunduğu ekonomik kriz, dünyada büyük bir değişimin sinyallerini veriyor. Bu değişimin gölgesinde, Türkiye’nin de kendi iç sorunlarını çözerek, insanlarına ve eğitime değer vererek, dünyada güçlü bir konuma gelmesi gerektiği vurgulanıyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 🌎 Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz, Amerikan üstünlüğü ve Çin’in yükselişi, dünyadaki dengeleri değiştiriyor. 💰 Avrupa’nın ekonomik sıkıntısı, yabancı düşmanlığı ve aşırı sağın yükselişine yol açıyor. 🧠 Türkiye’nin güçlü bir konuma gelmesi için eğitime ve insana yatırım yapması gerekiyor. ⏳ Dünya’nın geleceği belirsiz bir dönemden geçiyor ve Türkiye’nin kendi sorunlarını çözerek bu değişimin içinde yer alması gerekiyor. 💪 Türkiye’nin başarısı için insanlara değer verilmesi, eğitimin güçlendirilmesi ve ekonomik gücün artırılması şart. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Savaş Şafak Barkçin, “Bi’ De Buradan Bak” programında Türkiye’nin Ortadoğu politikalarını ve Filistin meselesini ele alıyor. Türkiye’nin geçmişte Batı’nın çıkarlarına hizmet eden bir devlet olduğunu ve son yıllarda bölgede daha etkin bir rol almaya başladığını belirtiyor. Barkçin, İsrail ve Batılı güçlerin Türkiye’nin bu yeni rolünden rahatsız olduğunu ve bölgedeki Müslüman toplumlar için umut ışığı olduğunu söylüyor. Ayrıca, Filistin meselesinin İslam dünyasını nasıl etkilediğini ve Filistin halkının yaşadığı zorlukları vurguluyor. Barkçin, Filistin’in kurtuluşunun sadece söylemsel destekle değil, aynı zamanda toplumsal bilinç ve eylemin birleşmesiyle mümkün olabileceğini savunuyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 🇹🇷 Türkiye, Ortadoğu’da Batılı güçlerin çıkarlarına hizmet etmekten uzaklaşarak bölgedeki toplumlar için umut ışığı oldu. 😡 İsrail ve Batılı güçler, Türkiye’nin bu yeni rolünden rahatsızlık duyuyor ve kontrolünü kaybetme korkusu yaşıyorlar. 🇵🇸 Filistin halkı, işgal altında zulüm görüyor ve dünya ülkelerinin desteğine ihtiyaç duyuyor. 🤝 Filistin meselesinin çözümü için sadece söylemsel destek yeterli değil, toplumsal bilinç ve eylem birliği şart. 💪 Filistin’in kurtuluşu, İstanbul, Kuala Lumpur ve Rabat gibi şehirlerden başlayacak. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Savaş Şafak Barkçin’in “Bi’ De Buradan Bak” programında kültürel emperyalizm ve Osmanlı’da misyoner okullarının etkisi ele alınıyor. Barkçin, Osmanlı’nın kendi kendine çürüdüğünü değil, çürük insanların varlığıyla çürüdüğünü savunuyor ve kültürel emperyalizmin kökenlerini misyoner okullarının yaygınlaşmasına bağlıyor. Aynı zamanda, Türkiye’deki batıcı, kemalist ve muhafazakar kesimin de kültürel emperyalizmin etkilerinden azade olmadığını belirterek, kendi değerlerimize sahip çıkmanın önemini vurguluyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 🤯 Osmanlı Devleti’nin çöküşünde misyoner okullarının büyük rolü olduğunu belirtiyor. 🏫 Osmanlı’da misyoner okullarının yaygınlaşmasıyla kültürel emperyalizmin nasıl işlediğini anlatıyor. 🤫 Osmanlı’nın kendi telgraf hatlarını kullanmayıp misyoner okullarının paralel telgraf hatları kurduğunu açıklıyor. 🇹🇷 Kültürel emperyalizmin bugün bile devam ettiğini ve kendi değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini söylüyor. 🧘‍♀️ Aşağılık kompleksi ve balonculuktan uzak durarak kendi değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini savunuyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer “Biri Bir Gün” programının bu haftaki bölümünde, Hacı Bayram Veli Hazretleri’nin “Ya Rabbi bana eşyayı şeş cihetinden seyrettir” duasını ele alarak, insanların sadece kendi gördükleri bir yanı değil, bir konunun diğer yönlerini de görmelerinin önemini vurguluyor. Ayrıca, nasihatin tutulmamasının sebeplerinden biri olan kendimizin nasihat ettiğimiz şeyleri uygulamama durumunu ve bu konudaki bir anekdotu anlatıyor. Lokman Hekim ile dertli bir kişinin hikayesi üzerinden, yaramızı ancak yaralayanın sarabileceğini ve bazen şifanın bizim beklediğimiz şekilde değil, Allah’ın murat ettiği şekilde geldiğini ifade ediyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🍎 Hacı Bayram Veli Hazretleri’nin “Ya Rabbi bana eşyayı şeş cihetinden seyrettir” duasının önemini vurguluyor. 🗣️ Nasihatin tutulmamasının bir sebebinin kendimizin nasihat ettiğimiz şeyleri uygulamama durumunun olduğunu örneklerle açıklıyor. 🩺 Lokman Hekim ile dertli bir kişinin hikayesi aracılığıyla yaramızı yaralayanın sarabileceğini ve şifanın Allah’ın murat ettiği şekilde geldiğini ifade ediyor. 📿 İnsanlara nasihat ederken önce kendimizi düzeltmemiz gerektiğini ve bu konudaki bazı prensipleri vurguluyor. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer, Sa'düddîn Ökten Bey Hocamız ile yeni yayın döneminde başlayacak bir programın “spoiler”ını vererek başlıyor bu haftaki “Biri Bir Gün” programına. Programın konusu, Harun Reşid’in veziriyle tebdili kıyafet gezerken karşılaştığı ihtiyarın hurma fidesi dikme hikayesi ve bu hikayeden çıkarılan dersler. Programda ayrıca çiçeklerin insanlara öğrettiği dersler, ustalığın önemi ve hayırlısı olsun, canın sağ olsun, toprağı bol olsun gibi ifadelerin doğru kullanımı ele alınıyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🌱 Bahçeyle uğraşmanın insanın ruhu ve hayatına getirdiği faydalar programın ana teması. 💬 “Canın sağ olsun” ve “Hayırlısı olsun” gibi günlük hayatta sıkça kullanılan ifadelerin doğru kullanımı vurgulanıyor. 🔨 Ustalığın ve sanatkarlığın önemi, Yusuf Usta örneği ile vurgulanıyor. 😇 İnsanların hayır için yaptıkları eylemlerin, zamanla başkalarına fayda sağlama ihtimali hatırlatılıyor. 💧 Su tasarrufunun önemi ve israfın gelecek nesiller üzerindeki olumsuz etkileri vurgulanıyor. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer bu haftaki “Biri Bir Gün” programında, Mevlid-i Nebi'nin önemini ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hayatının Müslümanlar için örneklik teşkil ettiğini vurguluyor. Programda dört çeşit salavatın (dil, akıl, kalp, azalar) ne anlama geldiği ve bunları hayatımıza nasıl uygulayabileceğimiz ele alınıyor. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer bu haftaki “Biri Bir Gün” programında, samimi bir sohbetle ahlak, dürüstlük, samimiyet gibi konuları ele alıyor. Bir elma hikayesiyle başlayan programda, dürüstlük ve ahlakın önemini vurguluyor ve bu konuları yaşamdan örneklerle zenginleştiriyor. Ayrıca evlilik ve rızık gibi konulara da değinerek, kaderin önemine vurgu yapıyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🍎 Dürüstlüğün önemini, bir elma hikayesiyle anlatıyor. 🤝 Samimi dostlukların önemine ve etrafımızdaki dürüst insanlara şükretmenin gerekliliğine dikkat çekiyor. 🙏 Mahcup olmayı bilen insanların değerine ve yalan söylemeyen insanlara sahip olmanın ne kadar önemli olduğuna değiniyor. 💍 Evliliğin de bir rızık olduğunu ve Allah’ın takdiriyle gerçekleşeceğini vurguluyor. ✨ Dürüstlüğün hem dünyada hem ahirette kazanç sağlayacağını hatırlatarak dinleyenleri ahlaklı olmaya teşvik ediyor. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer bu haftaki “Biri Bir Gün” programında, “Allah iyilerle karşılaştırsın” duasının gücünü ve önemini vurguluyor. Kötü insanlarla karşılaşma ihtimaline karşı dikkatli olmanın önemini anlatarak, doğruyu söylemenin önemini, kandırılmaktan Allah’a sığınmanın gerekliliğini ve kötülerle karşılaştığımızda akıllı ve dikkatli olmamız gerektiğini belirtiyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 😇 “Allah iyilerle karşılaştırsın” duasının gücü ve önemi vurgulanıyor. 🤝 Hayatın her alanında iyilerle karşılaşmak için dua etmek gerektiği vurgulanıyor. ⚠️ Kötü insanlarla karşılaştığımızda dikkatli olmanın önemi belirtiliyor. 🙏 Kötülerle karşılaşmaktan Allah’a sığınmak gerektiği vurgulanıyor. 🧠 Kötülerle karşılaştığımızda akıllı ve dikkatli davranmamız gerektiği belirtiliyor. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer, bu haftaki “Biri Bir Gün” programında, Resûlullah (asv) buyurdular ki ‘’Bana dünyanızdan güzel koku ve helal kadın sevdirildi. Gözümün Nûru İse Namaz Kılındı.’’ [Nesâî, İşretu’ n - Nisâ 1, (7, 61)] hadisinin bilinmeyen yönlerini anlatıyor. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer, bu haftaki “Biri Bir Gün” programında, üç kardeşin zekâsını ve hakkaniyetli davranışını konu alan bir kıssayı anlatıyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🐴 Bir adam karşılaştığı 3 kişiye atının çalındığını söyler. Söylediği adamlarsa kardeştirler fakat bir gariplik vardır. 🤔 Kardeşlerin atı görmediklerini iddia etmelerine rağmen, atın özelliklerinden haberdar olmaları, adamın şüphelenmesine yol açar. ⚖️ Hakim, kardeşlerin zekâsını ve olayları çözme yeteneklerini takdir eder. 🍽️ Hakim, kardeşlerin evine misafir olur ve onları daha yakından tanımak ister. 🏠 Kardeşlerin, hakimin eşi ve kuzu hakkında yaptıkları yorumlar, aslında sahip oldukları olağanüstü zekâyı ortaya koyar. devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer, bu hikayeyi “işin bittiği anda başka bir işe yönelmek” prensibine bağlayarak Müslüman’ın gerçek tatilin hayatın kendisinde olduğunu ve devamlı olarak ibadet etmekle dinlendiğini anlatıyor. Ayrıca, “her zorluğun beraberinde bir kolaylık” olduğunu hatırlatarak, her zorluğun Allah’tan gelen bir imtihan olduğunu ve Allah’ın her zaman yanında olduğunu vurguluyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 💫 Serdar Tuncer, Ömer Demirbağ’ın genç yaşlarda Yunus Emre’yi okurken yaşadığı bir hikayeyi anlatıyor. 🕋 Serdar Tuncer, Müslüman’ın hayatın kendisinde tatil bulduğunu ve sürekli olarak ibadet etmekle dinlendiğini anlatıyor. 💪 Serdar Tuncer, “her zorluğun beraberinde bir kolaylık” olduğunu hatırlatarak, her zorluğun Allah’tan gelen bir imtihan olduğunu söylüyor. ❤️ Serdar Tuncer, Allah’ın sadıklarla beraber olmayı istediğini ve “geldin mi geldim” sohbetinin sadıklarla beraber olmanın güzel bir örneği olduğunu belirtiyor. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer, “Biri Bir Gün” programında, Filistin’deki zulme karşı duyarsız kalmanın ve konuşmanın dahi artık ayıp bir hal aldığını dile getiriyor. Bir komşuluk örneği üzerinden anlattığı hikâye, bir cinayet örneği ile başlıyor ve sonrasında bu olayı Gazze’deki zulme bağlayarak, artık sadece konuşmanın bir işe yaramadığını ve çaresizliğin doruk noktasına gelindiğini ifade ediyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 😠 Konuşmak bile artık ayıp haline gelmiş, çünkü konuşmak bir şeyleri değiştirmediği için insanlar artık umutsuz. 😨 Programın başında Serdar Tuncer, bir komşunun ev sahibiyle olan çatışmasının zamanla bir cinayetle sonuçlandığını anlatarak, olaylar karşısında duyarsızlığın sonucunu gösteriyor. 🧭 Bu komşuluk hikayesi üzerinden Gazze’deki zulmü örneklendiren Serdar Tuncer, yapılan boykotların, yürüyüşlerin ve sosyal medya paylaşımlarının hiçbir işe yaramadığını dile getiriyor. 😔 Programda dile getirilen, Filistin’deki zulüm karşısında insanların susmasının ve konuşmasının dahi artık ayıp haline gelmiş olması, insanların umutsuzluğunun ve çaresizliğinin bir göstergesi. 🙏 Serdar Tuncer, programın sonunda Kudüs’ün asil ve mazlum çocuklarına Allah’ın yardım etmesi, onların tevekkül, kuvvet, dirayet ve sabırlarını artırması için dua ediyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Savaş Şafak Barkçin’in “Bi’ De Buradan Bak” programında kültürel emperyalizm ve Osmanlı’da misyoner okullarının etkisi ele alınıyor. Barkçin, Osmanlı’nın kendi kendine çürüdüğünü değil, çürük insanların varlığıyla çürüdüğünü savunuyor ve kültürel emperyalizmin kökenlerini misyoner okullarının yaygınlaşmasına bağlıyor. Aynı zamanda, Türkiye’deki batıcı, kemalist ve muhafazakar kesimin de kültürel emperyalizmin etkilerinden azade olmadığını belirterek, kendi değerlerimize sahip çıkmanın önemini vurguluyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 🤯 Osmanlı Devleti’nin çöküşünde misyoner okullarının büyük rolü olduğunu belirtiyor. 🏫 Osmanlı’da misyoner okullarının yaygınlaşmasıyla kültürel emperyalizmin nasıl işlediğini anlatıyor. 🤫 Osmanlı’nın kendi telgraf hatlarını kullanmayıp misyoner okullarının paralel telgraf hatları kurduğunu açıklıyor. 🇹🇷 Kültürel emperyalizmin bugün bile devam ettiğini ve kendi değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini söylüyor. 🧘‍♀️ Aşağılık kompleksi ve balonculuktan uzak durarak kendi değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini savunuyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer, “Biri Bir Gün” programında, eskiden Edirne valisi olan İzzet Paşa’nın müezziniyle ilgili bir hikâyeyi anlatarak insanın işine olan ehliyet ve liyakatini sorguluyor. Programda ayrıca, bir işin hakkını vermeyi, sevdiği işi yapmak ve güzeli sevmek üzerine düşünceler paylaşılıyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 👷‍♂️ İzzet Paşa, müezzinin ezanı beğenmeyerek, ona ezan okumaması karşılığında 5 altın teklif ediyor. 🎙️ Müezzin, Bektaşi babasından fikir almak için gidiyor ve babanın tavsiyesiyle Paşa’nın teklifini reddediyor. 💸 Paşa, müezzinin ezanı okumaması karşılığında 10 altın teklif ediyor ve müezzin kabul ediyor. 💼 Serdar Tuncer, işin hakkını vermenin önemini vurgulayarak, bir işin sevdiği iş olmasa bile, hakkını vererek yapılması gerektiğini söylüyor. 🙏 Serdar Tuncer, insanların sevdikleri işi yapmaları için, işin keyfinin parayı harcarken aldığı keyiften daha fazla olması gerektiğini belirtiyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

İnsan kendisinde ve sevdiklerinde bazı şeylerin değişmesini ister. Kadın kocasını, baba evladını, arkadaş arkadaşını daha iyi, daha başarılı, daha kaliteli olsun için değiştirmek ister. Ancak bu öyle pek de kolay bir iş değildir. Değiştirmek istenen yıpranır yorulur, umutsuzluğa düşer; değiştirmek isteyen huzursuz olur, canı yanar, hayal kırıklığına uğrar. Peki ne yapalım? Hem biz hem de sevdiklerimiz bu eksiklerle yaşamaya devam mı edelim? Elbette hayır! Serdar Tuncer bu programda işte bu çabanın nasıl olması gerektiğine dair ipuçları veriyor bize. Bunun yanı sıra vefa, dostluk ve şükretmenin bu bağlamda hayatımızda nasıl bir yer tuttuğuna ve tutması gerektiğine dair o bildik ve muhabbetli üslubu ile yol haritası çiziyor. İyi seyirler erenler ve Allah en güzel vekildir fehvasına yakîn ile gönül verenler. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer’in “Biri Bir Gün” programında bu hafta, Şeyh Muhyiddin Arabî Hazretleri’nin hayatından bir kesit ele alınıyor. Programda, Şeyh’in “Allah’a dön” ve “Nefsine dön” nasihatleri arasındaki görünürdeki çelişki, aslında aynı hakikati farklı açılardan gösteren iki yol olarak yorumlanıyor. Bu durum, insanın ruhsal yolculuğunda karşılaştığı ikilemleri ve doğru yoldaşın önemini vurguluyor. 📌 Programda Öne Çıkanlar 💫 Şeyh Muhyiddin Arabî Hazretleri’nin, “Allah’a dön” ve “Nefsine dön” nasihatlerinin aslında aynı hakikati farklı açılardan gösterdiği anlatılıyor. 📚 Programda, Şeyh’in Bedir Et-temmam’a anlattığı bir kıssa, dinleyicilere aktarılıyor. 🧭 Doğru yoldaşın önemi vurgulanıyor: “İnsan doğru yoldaşla yola çıkarsa eğri yere varmaz.” 🔎 Program, Şeyh’in hayatındaki farklı evrelerde farklı şeyhlerden aldığı nasihatleri örnek göstererek, ruhsal yolculuğun kişiye özel olduğunu vurguluyor. 📖 Dinleyicilere, iyi kitapları tekrar tekrar okuyarak farklı zamanlarda farklı anlamlar çıkarabilecekleri hatırlatılıyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Serdar Tuncer, “Biri Bir Gün” programında, insanın kendi kusurlarını görmekteki zorluğuna değiniyor. Büyüklerin verdiği nasihatler, ekşi elma yemek gibi zor gelebilir ama aslında bizi uyku ve gafletten uyandırmak içindir. Programda geçen bir hikaye, insanın kendi kusurlarını görmekteki isteksizliğini, kendini savunma eğilimini ve başkalarının kusurlarını görmeye daha yatkın olmasını gözler önüne seriyor. 💫 Programda Öne Çıkanlar 🗣️ İnsan kendi eksikliklerini ve kusurlarını görmekten kaçınır, başkalarının kusurlarını görmeye daha yatkındır. 🍎 Büyüklerin nasihatleri, ekşi elma yemek gibi zor gelse de bizi gafletten kurtarmak içindir. 🐍 Bir hikaye aracılığıyla, insanın kendini savunma eğilimi ve kendi kusurlarını görmedeki isteksizliği vurgulanıyor. 📿 Kendi ayıplarıyla meşgul olmak, başkalarının ayıplarını görmekten alıkoyar. 🧠 Kişi kendisinde olmayan bir kusuru bir başkasında göremez, çünkü o kusur onda da vardır. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Hasan-ı Basrî Hz. İle Komşusunun Hikayesi"ni anlatıyor. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Ebu Hureyre (r.a) 'ın Efendimiz (asm) 'dan dinleyip bize naklettiği çok güzel bir kıssayı anlatıyor. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Ebu Hureyre (r.a) 'ın Efendimiz (asm) 'dan dinleyip bize naklettiği çok güzel bir kıssayı anlatıyor. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Peygamberlik İddiasında Bulunan Adamın Hikayesi"ni anlatıyor. Gelin, Beraber Yürüyelim

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Kudüs'ün Asil, Yalnız ve Mazlum Çocukları"nı mevzu ediniyor. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Besmelenin Hikmet ve Faziletleri"ni anlatıyor. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Fakirken Vezir Olan Adamın Hikayesi"ni anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamün Aleyküm erenler ve dahi erenlerle yalan dünyada bir hukukunun olmasının iki cihanda saadetine vesile olacağını yakinen idrak edebilenler. Uzunca bir cümle oldu ama olsun. Neydi o? Yılmaz Erdoğan'ın filminde var uzun ama güzel diyordu hani değil mi? O yıldızlar falan o güzel bir cümleydi o. İnsan bunu bilirse iyi olur ama bilmesi tek başına yetmez. Aynı zamanda eskilerin tabiriyle muktezasınca amel etmesi icap eder. Eskiler de demeyelim ona kudemânın tabirince diyelim. Malum eski olan eski gitmiştir de kadim olan her dem yenidir, ondan kim usanası. Muktezası gereği demek. Bir bilgi var ama o bilginin gereğince amel etmiyorsun. O bilgi senin ne işine yaradı? Kitap da biliyor. Kitap, insanın bildiğinden daha fazlasını da biliyor. Ama insan kitaptan öğrendiğini, Evliya-i Kiram hazeratından duyduğunu, hayattan tecrübe ettiğini, Kur'an-ı Mübîn'de gördüğünü, hadis-i şeriflerde fark ettiğini, hayatına tatbik ettiği vakit, insan olmaktan, daha doğrusu beşer olmaktan insan olmaya doğru bir yol alıyor. Efendim, Buhara-i Şerif ziyaretinden döndük. Pek güzel. Kıskanmayın. Kıskanmaya gerek yok. Gereğini yerine getirin. Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere, Kudüs-ü Şerif, Buhara-i Şerif. Bir de Şam-ı Şerif derler idi. Şam-ı Şerif yerle yeksan oldu desek yeridir. Buhara-i Şerif el-An var. Mesela Buhara'ya da gittik, Semerkand'a da gittik ama Buhara'da fotoğraflarda bile fark edilen bir Medine-i Münevvere havası var. Böyle latif. Zaman yavaş akıyor. Sanki Ramazan-ı Şerif'tesiniz gibi, bir dergah... Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Nasip"i anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamun Aleyküm Erenler, Erenlere gönül verenler hatta ve hatta bir kardeşi bir güzellik yaşayınca 'Ah onun yerinde ben olsaydım' bile diyemeyenler. Niye böyle diyorum? Dememek lazım. Birisi bir güzellik yaşadı, " Ya Rabbi, onun güzelliğini artır, daha çok ikram et, daha çok ihsan et, deyip sonra da boynunu büküp "Allahım bu güzellikten bana da versen olmaz mı? Bu caaiz ama öbürü olmaz. Niye böyle diyorum? Çünkü siz bu videoyu seyrederken Allah nasip ederse bu kardeşiniz Buhara'da, Buharayı Şerif'te, Şah-ı Nakşibend Efendimiz'in, Abdulhalik Gücdüvanî Hazretleri'nin, Seyyid Emir Külâl kuddise sirruhu'nun... Bilmiyorum hangi güzel zatın huzurunda olacak. Videoyu kalbinize emanet ediyorum ama bilin ki siz bunu seyrederken ben burada değilim, oradayım. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Hz. Süleyman (a.s) ile Hüdhüd kuşunun hikayesi"ni anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selâmün aleyküm erenler, hoş geldiniz, safalar getirdiniz. - "Safanıza geldik" diyor musunuz siz de? Rahmetli Tuğrul Efendi, Allah derecatını âli eylesin ''Efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz.'' deyince, ''Safanıza geldik.'' derdi. Bendenizin de pek hoşuna giderdi. ''Safanıza geldik.'' Ne kadar güzel bir ifade ne kadar zarif, ne kadar nezih, ne kadar bizden, değil mi? Şimdi bazı gençler de duyuyorum. Bizim gençler demezler. Hani siz öyle şey demezsiniz de. Hoş geldiniz diyorum. Hoş buldum diyor. Hoş buldum. Zil sesi gibi. Din don gibi. Hoş buldum. Hoş buldum deme. Ne de hoş bulduk. Çünkü hoş bulursan, hoş bulan bir tek sen olursun. Ama hoş bulduk dersen, sen hoş bulmuşsundur, rabıtalı bir dervişsindir, mürşidinin ruhaniyeti de seninle beraber gelmiştir, o da hoş gelmiştir, kirâmen gelmiştir, kâtibîn gelmiştir, onlar da hoş gelmiştir. Yalnız değilsindir. Yalnız olmadığının idrakindesindir. Yalnız olmadığının idrakinde oluşun sadece bana hoş bulduk derken değil de yalnız olduğunu zannettiğin zamanlarda da kendine çeki düzen vermene vesile olur. Hiç kimse yokken de kiramen var, katibin var. Sadırlardan geçeni bilen Allah var. Mürşid-i Aziz'inin ruhaniyeti var. Böyle ayak ayak üstüne atamayan adamlar tanıdım ben. Niye atamıyor? Yanında kimse yok, atamaz. Niye? O var diyor yani. Ben nasıl ayak ayak üstüme atayım? Bak bir hoş buldukla, hoş buldumun arasındaki fark nerelere gitti gördünüz mü? Hoş buldum demeye alışan bir insan bir zaman sonra yalnızlığını gayri ihtiyari, düşünerek değil, yalnızken yalnız olduğunu zanneder. Halbuki o tek başınadır da yalnız değildir. Aradaki fark büyük, bilmek lazım. Bazen merhum efendi böyle derdi. Hoşa geldik. Bak bu da güzeldir. Hoş geldiniz. Hoşa geldik. Burada da başka bir şey var. O hoş, hoşun içini sen doldur. Sana hoş diyor. ''Hoş'' demiyor. Yanlış anlaşılmasın. ''Hoş'' diyor. ''Güzel'' diyor. ''İyi'' diyor. Öyle diyen de insan kendine bir çekidüzen vermeye ihtiyacı hissediyor. İşte ben diyorum ki ''Efendim hoş geldin.''. ''Hoşa geldik.'' diyor. Kendime bakıyorum. ''Hoş muyum?'' ''Kendimle hoş muyum?'' ''Kalbimle hoş muyum?'' ''Kalbimin sahibiyle hoş muyum?'' Bak nasıl bir ton tefekküre vesile araladı. Sonra diyorsun ki ''Hoş değilsen bile.'' Ben böyle gören zatın hatırına hoş olmam lazım. Vesselam, uzun hikâye. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Padişah ve Katline Ferman Verilen Adamın Hikayesi"ni anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selâmün Aleyküm erenler ve Erenlere gönül verenler. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Padişahın birisi bir gün "tiz demiş, getirin o mel'un esiri huzura." Mel'un esir dediği, diğer esirleri kışkırtarak isyana teşvik eden bir elebaşı. Onu cezalandırmak istiyor. Adamın suçu sabit. Esiri yaka paça hünkarın huzuruna getirmişler... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Mısır Hidivinin adamını görüp kendisiyle kıyaslayan bir Bektaşi'nin Hikayesi"ni anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı. Selâmün Aleyküm erenler, hoş geldiniz, safalar getirdiniz. 2-3 haftalık bir aradan sonra tekrar yeni bir bölümle huzurlarınızdayız. Özledik ve özleyişimizden özlendiğimizi de tahmin edebiliyoruz. Çünkü bir insan bir başkasını özlüyorsa, o da kendisini özlediği için onu özleyebilmektedir. Rahmetli Tuğrul Efendi (Allah derecâtını âli eylesin) buyururdu ki ben sana hayran sen cama tırman. Öyle muhabbet olmaz derdi. Muhabbet öyle olmaz. İlle karşılıklı olur. Sevilir, sever, sever, sevilir. Muhabbet böyle olunca birbirine muhabbet edenlerin özlemesi de böyle olur. Hani Sahabe-i Kiram efendilerimizden rivayet edilen bir husus var. Birisi diğerine seni Allah için seviyorum deyince, biliyorum demiş. Nereden biliyorsun? Kalbimden biliyorum. Sen birini seviyorsan o da seni seviyordur. Muhabbet tıpkı su gibidir. Yukarıdan aşağıya akar. Önce büyük sever, sonra küçük sever. Ama küçük sevdiğini zanneder. Bunu geçmiş bölümlerden birinde etraflı bir şekilde konuşmuş idik. Özledik vesselam. İnşallah geride kalan zaman, Allah ve Rasûl'ünün istediği gibi geçmiştir. Mevla hayırla, afiyetle, sağlıkla, muhabbetle, sevdiklerinizle yeni Ramazan-ı Şeriflere de eriştirsin. Muzaffer Efendi Hazretleri (Rahmetullahi Aleyh) Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozak Efendi Hazretleri bir gün bir kıssa anlatıyor. Anlattığı kıssa farklı kaynaklarda farklı şekilde de geçiyor. Bazen bu bizim anlattığımız minvaldeki kıssaları kitaplarda karşılaştığınızda bu durum dikkatinizi çekecek. Biraz şundan kaynaklanıyor zannediyorum. Aynı hadise farklı zamanlarda benzer şekillerde yaşanmış olabiliyor. Çünkü hakikat tek. Hikmet güzel, gönüller Allah'a dönük, Dolayısıyla aynı insanlar benzer durumlarda benzer şeyleri yaşayabiliyorlar.  Şimdi Muzaffer Efendi Hazretleri farklı bildiğim bir kıssayı bir Bektaşi fıkrası şeklinde anlatıyor. Peşinden de diyor ki bunun ilk kısmını herkes bilir de ikinci kısmını pek bilen olmaz.  Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde bir kardeşinin ihtiyacını gidermenin ne kadar büyük bir nimet olabileceğini anlatıyor... Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamun Aleyküm Erenler, Erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler, Ramazan-ı Şerif'in son on günü gelse de itikafa girenlerden olabilsem diye debelenenler. Tam tekerleme gibi oldu valla :) Ramazan-ı Şerif geldi, gidiyor. İlk onu geride bıraktık, ikinci onun içindeyiz, son on. Son onun içinde Efendimiz'in (sav) sünnetlerinden bir tanesi malumunuz itikafa girmek. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Fahri Kainat Efendimiz'e Salat-u Selam getirmenin hikmetini anlatıyor... Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Merhabalar efendim. Bu program size öyle bir salavat-ı şerifeden bahsedeceğim ki, onu ezberleyip günde şu kadar adet okuduğunuzda istediğiniz bütün dilekler gerçekleşecek diye bazı programlar başlayabilir. Bizimki öyle başlamıyor. Ben size salavat-ı şerife hakkında bir başka şey anlatmaya geldim. Hadi buyurun... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde "Ebu Turab Hz.leri ile Tövbe Eden Gencin Hikayesi"ni anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler ve dahi "Eğer onlar nefislerine zulmettiklerinde sana gelselerdi ve sen de onlar için bağışlanma dileseydin, şüphesiz Allah'ı affedici ve merhamet sahibi bulacaklardı" ayet-i celilesinin muktezasınca erenler elinden tevbe etmenin tevbenin kabul karin oluşuna vesile olduğunu hakkıyla bilebilenler, üf ne uzun bir cümle oldu. Öyle olsun bazen o da güzeldir, uzun cümle iyidir. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz Musa Aleyhisselâm malumunuz Kelimullah Cenab-ı Hakkın kendisiyle mükâleme ettiği, Konuşmak demek, Allah Teala bütün peygamberleriyle mükaleme etmiştir ama bu hususiyetle en ziyade temayüz eden zat-ı şerif Musa Aleyhisselâm olduğu için ondan bahisle Kelimullah diyoruz. İşte Cenab-ı Hak bir gün Musa Kelimullah Aleyhisselam'a demiş ki, ey kelimim git filan beldede fasık bir genç var, onu oradan çıkar. Yoksa onun fıskı ve ona ses etmeyişleri sebebiyle o beldenin üzerine ateş yağdırırım. Hazreti Musa Aleyhisselam tarif edilen yere gelmiş o delikanlıyı bulmuş, onu oradan tabiri caizse sürgün etmiş git demiş. Başka bir yerde yaşa, mevzu böyle böyle ben filancayım. Naçar delikanlı kabul etmiş ve gidip başka bir köye, bir yere sığınmış. Cenab-i Hak bu kez de kelimine demiş ki, ey Musa o senin fasık genç var ya şimdi gitti filan yerde ve fıskına devam ediyor. Git de onu oradan da çıkart. Yoksa ora halkına azap ederim, ateş yağdırırım başlarına. Musa Aleyhisselam genci tekrar bulmuş demiş ki, sen burada da duramazsın, çık buradan. Git nereye gidersen git, burada durma. Emri yerine getirmiş, delikanlı çaresiz. Diyorlar ki böyle izbe bir mağaraya sığınmış o mağarada bir müddet yaşamış, hastalanmış. Hastalanıp da böyle dert yakasına yapışınca başını toprağa gömmüş... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) femi saadetlerinden dökülen bir kıssayı anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler, dünyada ahiret saadeti için ne yapıp edip erenlerle kalbi arasında bir irtibat noktası bir rabıta kurabilenler ve dahi sadakanın mahiyetini yakîn ile bilmek hususunda Cenab-ı Hakka niyaz edenler. Efendimiz (Aleyhissalatu Vesselam) zaman zaman sahabe-i kirâm efendilerimize menkıbeler kıssalar anlatır ve bu kıssalar aracılığıyla bir hikmeti, bir güzelliği, bir güzel ahlakı, bir doğruyu sahabe-i kirâm efendilerimizin kalplerine nakşetme derdine düşerlermiş. İşte Allah Resulü'nün anlattığı kıssalardan birisi de sadakaya denk düşüyor. Oturmuşlar sahabe-i kirâm efendilerimizle. Resul-ü Ekrem efendimiz aleyhissalatu vesselam diyor ki bir adam bir gece ben bir sadaka vereceğim niyetiyle çıktı. Burda bi parantez açmak lazım. Allah Resul'ü diyor ki adam gece çıktı. Sadaka vermeye niye gece çıkıyor? Allah u alem doğrusunu Allah bilir ama hani ayeti celile biz geceyi bir örtü kıldık diyor Cenab-ı Hak. Ortalıkta yapılan şeyi herkes görür ama örtünün altında yapılan şeyi örtünün altında yapan bilir bir de örtülerin altını da görebilen Rabbül Alemin bilir bir başkası bilmez yani. Bir insan çıksa ve gündüz vakti bir sadaka verecek olsa, belki sadakayı alan kişi mahcup olacak, ezilecek ya da sadakayı veren kişi ben nasıl cömertlerdenim diye düşünecek. Bir an nefsine böyle bir şey gelse, his gelse bak nasıl da dağıtıyorum falan diye düşünse o ona sıkıntı olarak yeter. O işin bereketini o işin mehabetini, o işin sevabını alıp götürmek için yeter. Hatta belki günah sahibi yapar insanı. Şimdi bunun önüne geçmek için sadaka gece siz de geceleri sadaka verin demak manasına söylemiyor ama ekseriyetle bu iş böyle yapılmış. Sadakayı gündüz de verin, gece de verin Allah'a sığınının, estağfirullah el azîm deyin. Veren ben değilim deyin verin ama hem Efendimiz'in (s.a.v) anlattığı bu kıssa da hem de ecdadın sadaka hususundaki hassasiyetinde bu gece meselesi karşımıza çıkıyor. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Ahmed-i Namıkî Câmî Hz.'nin (k.s) yaşadığı bir hadiseyi anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamün Aleyküm erenler, erenlere gönül verenler, gönül verenleri sevenler, onlara laf ettirmeyenler, himayeti azizana ilticanın ne manaya geldiğini, bir hakkın bile bilenler. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Horasanın büyük velilerinden bir zât-ı şerif var. Ahmed-i Namık-i Câmî rahmetullahi aleyh. Horasan'a yakın Câm kasabasında yaşadığından dolayı Câmî diye anılmış hazretim. Çok büyük velilerden, büyük bir alim. Güzel eserler vermiş. Onun başından bir gün bir hadise geçiyor. Hani bazen insan bir derde bir sıkıntıya müptela olur. Bir hastalığa müptela olur. Ne yapsa bir türlü işin içinden çıkamaz. Tabiplere gider, işi halledebileceklerine başvurur, onunla uğraşır, bununla uğraşır ne yapsa elinden bir çare gelmez. En son varır erenlerin kapısına, boynunu büker der ki olmuyor, ne yaptıysak olmuyor Rabbim seni kırmaz, ben işleri görenin Allah (c.c) olduğunu biliyorum. Lâ fâile illallah sırrından şuhudî olarak değilse de istidlâli olarak bana gelen haberler doğrultusunda bilgim var. Fakat bilirim ki Allah'ta dostlarını kırmaz. İşte Allah dostları var ya onlara korku da hüzün de yoktur. Bak ben bu derdimden dolayı mahzunum ama benim mahzun oluşum Rabbimin katına sesimi eriştirmediği için göklerden bir icabet gelmiyor. Fakat siz Allah'ın nazlı kulusunuz, itimat etmişiz. Boynunuzu büker de benim için bir şey isterseniz Allah size vermez olur mu? Benim için Rabbimden ricacı olur musunuz? Şimdi bu tevessül meselesi çok tartışılan, çok konuşulan, bilmeyenin çok dert ettiği filan bir meseledir de bilen içinde çok öyle aman deyip geçilecek bir meseledir, üstünde durulacak bir şey değildir. İşte bu Ahmet-i Namık-i Câmî hazretleri bir gün evinden çıkmış, bir yere misafirliğe davet etmişler. Oraya doğru gidecek, kapıda bir müddet durmuş biraz bekleyelim demiş. Şimdi niçin bekleyelim diyor oradakiler de bilmiyor, hazret bilmiyor desem edepsizlik etmiş olurum. Biliyor desem eksik bir şey söylemiş olurum. Çünkü Allah (c.c) bazen veli kullarına da bildirmeden, veli kulları eliyle bir iş görür. Onlar Allah adamıdır. Allah işlerini onlar eliyle görür. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.(k.s) ile yol arkadaşlığı yapan bir gayri müslimin, seyahatin sonunda nasıl müslüman olduğunu anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamün Aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler, erenlere gönül verenleri sevenler, onlara söz ettirmeyenler. İbrahim Hakkı Hazretleri'nin (k.s) Hak şerleri hayreyler, zannetme ki gayreyler arif ânı seyreyler, Mevla görelim neyler neylerse güzel eyler nutku şerifine kalben iman edebilenler, kalben iman önemli. Hani insan daraldığında bunaldığında bir sıkıntıya düştüğünde. Aklına bu gelir, kimisi bu da geçer yahu der kimisi az evvel okuduğum şiirden bir bölüm kendine hatırlatır ve Allah Teâlâ'nın burada da bir hayır muradı vardır der ama bunun hakkını verebilen azdır, arz edebiliyor muyum? Başına bir sıkıntı geldi, bir musibet geldi ya bunda da Allah Teâlâ'nın bir hayır muradı var. Hele dur bakalım, bu işin sonu ne olacak diye sabredebilmek, bekleyebilmek gerçekten rıza gösterebilmek her kişinin değil, er kişinin kârı. Mevla bizi o er kişilerden eylesin. Tefviznâme; ona bir açıp bakıverin internetten çok güzeldir. Bir şeyi murat etme, olursa inat etme, haktandır o reddetme, Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. Tedbir, tevekkül, tefviz derin bahisler, ben başka bir şey anlatacağım size başınızı karıştırmayayım. Bir de mevzunun hepsini birden ben anlatacaksam, size okumaya vakit kalmayacak, araştırmaya vakit kalmayacak. Rahmetli Tuğrul Efendi öyle derdi; insan kendisi araştırdığı vakit, kendisi baktığı vakit, o bilgi çok daha kalıcı olur. Kendisine mülk olur, temellük etmek diyor eskiler. Duydun bir kulağından girer, öbüründen çıkar, biraz bir iz kalırsa kalır ama gerçekten araştırdın, dert ettin, ardına düştün onu içselleştirmek, temellük etmek çok daha kolay olur. Tedbir, tevekkül, tefviz tefviznâme, İbrahim Hakkı Hazretleri (k.s). Ben size işte bu tefviznamenin, bu nutku şerifin sahibi İbrahim Hakkı Hazretleri'nin başından geçen bir hadiseyi arz edeceğim. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde Altun Silsile'nin üçüncü incisi Selman-ı Farisî'nin (r.a) müslüman oluş hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler hiç olmazsa laf ettirmeyenler ve dahi erenler silsilesinin üçüncü halkası Selman- Farisi'ye (r.a) muhabbet beslemenin Allah Resulü'nü (s.a.v) sevmeye açılan bir kapı olduğunu yakinen bilebilenler. Niye öyle Nebi, Sıddıki, Selman, Kasım, esti Cafer'i Tayfur hep böyle devam ediyor. Selman- Farisi (r.a) fendimiz, sisilenin Hz. Ebubekir'den (r.a) sonra ki üçüncü halkası. Çok büyük çileler çekerek müslüman olmuş. Hani aramış, dert etmiş, bedel ödemiş, ızdırap çekmiş ve yaşadığı onca imtihanın gönlünde ki bu kadar büyük iştiyakın, ödediği o kadar çok bedelin, karşılığında Cenab-ı Hakk'ın (c.c) onu Efendimiz aleyhisselatü vesselamın dilinden çok güzel bir ifade ile müjdelemiş, oralara geleceğim ama önce Hz. Selman'ın müslüman oluş öyküsünü onun anlattığı usul ile ifade etmeye gayret edelim. Selman- Farisi (r.a) kırklı yaşlarında, ateşperest mecusi bir babanın evladı. Babası onu çok seviyormuş. Gözünün önünden bir an olsun ayrılsın istemezmiş ve mecusilik yolunda da çok böyle gayretli o ateşgede diyorlar. Ateşgede; ateşe taptıkları mekanda, oradaki ateşin sönmemesi ve yakılması, oranın temizlik vs. işlerini de ona vermişler. Hazreti Selman o zaman inandığı yol için de önde gelenlerden birisi fakat içine sinmeyen bir şeyler var. Bu içine sinmeyen şey, zannedilir ki Selman'ın içine sinmiyor da, bazen Allah-u Teâlâ kuluna bir şey vermeyi murat eder, bazen kul bir şey ister ona mürid diyorlar isteyen, bazen de Allah kuluna bir şey vermeyi murad eder. Hidayet babında o kişiye de murad diyorlar. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde, kemâlat teferruatta gizlidir diyerek asr-ı saadette yaşanan bazı önemli hadiseleri dile getiriyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selâmün aleyküm bizim erenler, bizim erenlere gönül verenler, laf ettirmeyenler, gönül verenlerin gönlüne girmeye gayret edenler. Hoş geldiniz, safa getirdiniz. Bizim erenler var deyince, bir de başkasının erenleri mi var diye düşünmeyin. Cümle erenler bizim olsun inşallah. Biz de cümlesinin olalım inşallah. Ve dahi kemâlatın teferruatta saklı olduğunu bilenler. Kemâlat o küçücük nüans dediğimiz, detay dediğimiz ve burada ufacık bir mesele var arkadaş buna niye kafalarını takıyorlar dedikleri o meselelerin içinde gizli arasında saklıdır. Malumunuz buyurulmuş ki Allah Teâla'yı insan sevdikçe tanıması artar. Ama Efendimiz'i (sallallahu aleyhi vesellem) tanıdıkça sevgisi artar. Buradan bakınca her bir müslümanın ne yapıp edip, Risalet Penah Efendimiz'in (aleyhisselâtü vesselâm) hayatı ile meşgul olması icap eder. Hayatüs Sahabe okumalı, bir Siyer-i Nebi mutlaka okumalı, Peygamberler Tarihi okumalı. Dursun Ali Erzincanlı'nın şiirlerini dinlemeli. Yani Allah Rasülü (s.a.v) ile alakalı bilgimiz arttıkça, ona duyduğumuz sevgi ve muhabbet artacak. Peki kemâlatın, teferruatta saklı olması ile onun hayatına dair bilgimizin artışı ile ona olan sevgimizin artması arasında nasıl bir bağ var. Hah ben de onu demek için huzurlarınızdayım. Hoş geldiniz safa getirdiniz... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde ünlü Rus yazar Nikolayeviç Tolstoy'un 'İnsana Ne Kadar Toprak Lazım' ismini taşıyan ibretlik bir öyküyü sizlerle paylaşıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı. Dost dost diye nicesine sarıldım Benim sadık yarim kara topraktır Beyhude dolandım boşa yoruldum Benim sadık yarim kara topraktır Selamün Aleyküm erenler ve dahi insanın sadık yarinin kara toprak olduğunu bilebilenler. Toprağın altına girmeden evvel, toprağın üstünde insana ne kadar toprak lazım olduğunu fark edebilenler. Bu aradaki ımlar o şeydi biliyorunuz. İlk böyle yaptım erenlere gönül verenler, ikinci ve dahi onları sevenler, üçüncü onlara laf ettirmeyenler. Artık konuşmadan da anlaşabileceğimiz bir duruma geldik diye düşünüyorum Biri Bir Gün seyircisiyle. Size Lev Nikolayeviç Tolstoy'un muhteşem bir hikayesini anlatmak üzere huzurlarınıza geldim. Tolstoy enterasan bir adam. Büyük Rus yazarı kabul. Ahir ömründe ihtiyarlığında İstanbul'a gitmek üzere bir trene bindiği rivayet ediliyor. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim... #BiriBirGün #SerdarTuncer #Akçadağ

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde 'yakin, ubudiyet, idrak, ölüm, kulluk' gibi kavramların üzerinde duruyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler ve dahi "Va'bud rabbeke hatta ye'tiyekel yakin" ayet-i celilesine ayette ifade buyurulan yakin ile iman etmesi gerektiğini idrak edebilenler... Bunu nasıl idrak edeceksin? Hz. Ebubekir efendimize (ra) atfedilen bir söz var: "Asıl idrak, idrakin idraksizliğini idraktir." Müthiş bir söz. O ayet-i celileyi müfessirun izah ederken şöyle diyor; oradaki yakinden murad ölümdür. Cenab-ı Hakk diyor ki: Sana ölüm gelinceye kadar Rabb'ine (ibadet et değil) kulluk et. İkisinin arasında fark var. Zaman zaman arz etmeye çalıştım bunu... İbadetler de kulluktan bir cüzdür ama kulluk yani ubudiyet, ibadetlerden ibaret değildir... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Kıssaları Anlama Kılavuzu" isimli bölüm ile sizlerle buluşuyor. Kıssaları anlamayanlar ve lâf edenlere nasihatleriyle dikkat çekiyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler hatta ve hatta insanlardan gelen cevrü cefaya, zulüme tahammül etmenin Allah (c.c) ve Rasul'ünün (s.a.v) bir emri, güzel ahlâkın bir gereği olduğunu bilenler. Ötesini de söyleyeyim. Bilmekle yetinmeyip bunun hakkınıda verebilenler. Çünkü insan bazen bazı şeyleri bilirde, iş hakkını vermeye gelince veremez. E o zamanda adama sorarlar. Bilmek dediğin şey ne işe yarıyor. Bildin bildin de me oldu. Niye böyle bir merhaba ile başladım programa. Geçen hafta sosyal medyayı takip edenler bilecekler, bir hadise patlattılar. Mal bulmuş mağribi gibi yüklendiler üstüne. Önce tebessüm ettim, güldüm geçtim. Sonra azıcık huzursuz oldum, sonra aman dedim sonra aman deme ve bununla alakalı bir şeyler söyle diye Serda Tuncer ile hasbihal ettik. İş geldi, onu söylemeye. Mevzu şu; Biri bir günlerde anlattığımız bir kıssayı, içindem bir bölümü alıp, iyice de yaklaştırıp, o bölümde akıllarına denk düşmediği için bırakın bu mavalları, niye hikaye anlatıyorsunuz millete, bunun dinde yeri var mı filan, böyle derdi bağcıyı dövmek olan adamlar. Üzüm ile bağ ile alakaları yok. Bağcıyı dövmek için bir şeyler yapıyorlar. Yapsınlar Serdar'a bu yapılabilir, canları sağ olsun. Fakat üzüldüğüm şu... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Numan Bin Münzir ve Mimar Sinimmar" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, gönül verenleri sevenler, onlara laf ettirmeyenler ve dahi Serdar Abi ne zaman bize sohbet etmeyi bırakıpta eskiden olduğu gibi yeniden bir hikaye anlatacak diye bekleşenler... Niye böyle dedim? Geçen haftaki Biri Bir Gün'ün altına bir yorum yapmış, abi bize kıssa anlat, bize hikaye anlat diyor. Kıssa da değil çünkü kıssa yaşanmış bir olaya işaret ediyor ama hikaye bambaşka birşey fakat nasihatin büyüğü de asıl onlardan çıkıyor, onlardan çıkan nasihat unutulmaz oluyor... Size Ceza-i Sinimmar'ı anlatayım bu bölümde, mutlu olun. Vaktiyle İran'da bir Şah yaşamış... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayeler ile izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Necmeddin-i Kübra Hz. (k.s) ile Fahreddin Razî Hz.'nin (rha) buluşma hikayesini" anlatıyor. Efendim 1980'li yıllardır. Ankara'dır. Serdar Tuncer genç bir adamdır. Gerçi Serdar Tuncer hala gençtir ve hala gönlünde tarifini yaptığı şekilde adam olamamıştır. O zamanlar genç olduğunu biliyor, adam olduğunu zannediyordu. Şimdi adam olmanın öyle kolay bir şey olmayacağının farkında ama hala genç. Niye genç? Kendini genç hissettiği için, hissettiğin yaştasın... bunlardan dolayı değil! Büyüyemediğinin farkında olduğu için genç. Yaş almakla büyümek malumunuz başka şeyler. O yıllarda Serdar Tuncer bir kitap okurdu, bir sohbet dinlerdi, oradan bir şiir, bir nükte, bir cümle hoşuna giden bir şey olursa, onu ezberlemek için uğraşır dururdu. O dönemlerde ezberlediği şiirlerden birisi bugünkü programda bahsi geçecek olan zatı şeriflerden birine ait... Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'ünde, Şeyh Sâdi Şîrâzî'nin 'Bostan' eserinden hikmet dolu bir hikaye anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Şeyh Sâdi'nin Bostan'ında anlattığı bir hadise var. O hadiseyi anlatmaya başlamadan önce size bir soru sorayım; hiç kuyu kazdınız mı? Efendim? İki türlü kuyu kazılırmış, birazdan onu da anlatacağız... Bir adam varmış. Çok zalim, gaddar, milletin elinden illallah dediği bir adam. Bu adam bir zaman bir kuyunun yanından geçerken nasıl olduysa kuyuya düşmüş. Çıkmaya imkan yok, tek başına çıkamaz. Çaresiz aşağıdan bağırıyormuş; yok mu beni kurtaracak kimse? Millet sesten tanıyor ama duymazdan geliyor... Adam tam üç gün kuyuda kalmış... Devamı videoda...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "İsmail Çetin Hocaefendinin" (k.s) hatırılarını anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi nimetin külfetsiz ele geçmeyeceğini bilenler. Her nimetin ama... Dünya nimetinin de ahiret nimetinin de Allah'a yakınlık nimetinin de irfanın da aşkın da muhabbetin de rızkın da ilmin de nimet manasına ne varsa yeryüzünde hepsi birden ille bir külfetle ele geçer. Öyle bir elim yağda bir elim balda, ara ara söylüyorum hoşuma gidiyor o ifade hem elli kuruş hem şöför mahalli hem muhtarın kızını göreyim... Olmaz. Ne kadar ekmek o kadar köfte... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de " Musa a.s zamanında yaşamış İsm-i Azâm duasını bilen bir alimin" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Araf Suresi 175 ve 176. Ayet-i Celilelerde Cenab-Hak şöyle buyuruyor. Habibim. Habibim, bu ifade önemli. Bazıları Kur'an-ı Kerim'de ki Peygamber Efendimizden (s.a.v) bahsedilen ama ismi şerifinin geçmediği ayet-i celileleri tercüme ederken diyorlar ki "Ey Muhammed deki!" Ayetin başında buyruluyor ki deki eğer motomot Arapça'dan Türkçe'ye çevirecek olursak "gûl" yani de ki Allah'ı seviyorsanız diye devam ediyor ayeti celile. Fakat şöyle çeviriyorlar bunu Ey Muhammed (s.a.v) de ki. Allah Kur'an-ı Kerim'de, şimdi bizdeki ey ifadesi Arapça'da "Ya", Ya İsa var mesela Ya Musa var, Ya Nuh var. Allah-u Teala Peygamber-i İzâm'ın bahsi geçen bir kısmına ey diye hitap etmiş. Nasıl Ey Musa demiş. Ayeti celilelerin Arapçasında var aslında Ey Nuh demiş, Ey Musa demiş. Fakat Kur'an-ı Kerim'de bir defa bile Ya Muhammed aleyhissalâtu vesselam ifadesi yok. Allahü Tealâ Habibi Edibi aleyhissalâtu vesselam'a Kur'an-Mübin'de hiçbir zaman ey Muhammed diye hitap etmemiş. Bu haliyle arifler derler ki sanki Allah (c.c) Ümmet-i Muhammed'e, peygamberlerine gösterilmesi gereken edebi bu suretle öğretmek ister gibidir. Yani ben ki onun Rabbi iken, ben ki kendisinden başka ilah bulunmayan Allah iken, bu kitabı kerimde ona "ya" demiyorum, siz de demeyin. Devamı videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "Allah Dostunun Evine Giren Hırsız" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: "Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı. Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme." Hz. Mevlana, ETME redifli şiirinin bir beyitinde böyle buyuruyor. Ne demek peki bu? Bir selam vereyim, merhaba diyeyim size sonra bu beyiti konuşalım sizinle. Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler hatta bazı hırsızlıkların hırsızlık olmadığını bilenler... Şimdi bu ne demek? Hz. Pir, o beyitte diyor ki: Ey sevgili! Senin güzelliğini seyrediyorum ve bunu senden habersiz yapıyorum. Sevgili başka bir yere bakıyormuş o sıra dönüş o da sevgilinin cemalini seyrediyor. Niye seyrediyor? Onların cemaline bakmak şifadır. Allah ehlinin yüzüne bakmak kalbe şifadır. Bakıyor ve oradan bir nispet, bir füyüzat, bir muhabbet, bir rahmet, bir bereket, bir istikamet, bir güzellik... Onu devşiriyor, aslında çalıyor. Niye çünkü habersiz yapıyor... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "Kudüs'te Nöbet Tutan Osmanlı Askeri" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: "Tedbîrini terk eyle takdîr Hudâ’nındır Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümânındır" Şeyh Galip Dede Hazretleri böyle buyuruyor. Sende sen yoksun diyor. İlk mısayı konuşacak olsak bahis uzar ama ikinci mısra acayip kıymetli bir ifade. Niye kıymetli? Büyükler şöyle demişler demeden önce selamünaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler, hiç olmazsa onlara laf ettirmeyenler ve dahi 'amel-i salih ne demektir' işte onu bilenler... Gelelim Galip Dede Hazretlerine... "Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümânındır" diyor. Urefa şöyle buyurmuşlar; insanın varlığı yoksa, yaptığı ibadet zahirde az gibi gözüksede hakikatte çoktur. Kendinden kurtulabilenin yaptığı ibadet makbul olması itibariyle hakikatte çokluk ifade eder fakat sende hala sen varsan a benim cancağzım... Ne kadar çok yaparsan yap, zahirde o çok bile olsada hakikatte pek azdır... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "Hz. Yunus (a.s)" kıssasını anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamun aleyküm erenler. Erenelere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler ve dahi "La İlahe İlla Ente Sübhaneke İnni Küntü Minezzalimin" duasının ne manaya geldiğini bilenler. Gelin bu hafta Biri Bir Gün'de bu duanın sahibini konuşalım. Kim o? Yunus bin Mettâ (a.s). Risalet Penah Efendimiz Ekmel-ül Taha'ya (s.a.v), Yunus (a.s)'den bahis diyor ki: " Hiç kimseye, ben Yunus'dan daha hayırlıyım demek yakışmaz." Şimdi bunu söylerken Efendimiz (s.a.v) büyük bir tevazu ve mahfiyet ile söylüyor. Buraya şerh düşmek lazım çünkü, hayır da onun yüzü suyu hürmetine yaratılmış. Hal öyle olunca O, imanımız o ki, hayırlıların en üstünüdür ama tevazu ile böyle söylüyor. Nasıl? Tıpkı, Yusuf (a.s) kıssasından bahsederken buyurdukları gibi. Efendimiz orada da şöyle diyeceklerdir; hani Yusuf (a.s) zindandadır, iki arkadaşı vardır. Birinin kurtulacağına inanır. Kurtulacağına inandığı der ki, kralın yanında beni an, unutur. Aradan seneler geçer. Kral bir rüya görür. Rüyayı kimse tabir edemez. Arkadaşının aklına Hz. Yusuf gelir.... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "Habil ve Kabil" kıssasını anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler, erenlere gönül verenler, erenlere gönül verenleri sevenler, onlara laf ettirmeyenler hatta bu sebepten dolayı kardeşlerinden iyiye ve doğruya ve güzele dair bir nasihat duydukları vakit o nasihatın hakkını vermeye gayret edenler... Bu programda sizin için çok önemli bir hususu arz edeceğim. Hem dünyanızda hem de ahiretinizde, ebedi alemde rahat etmenize vesile olacak çok mühim bir meseleyi paylaşacağım. Bu mühim meseleyi paylaşma sebebim biraz şudur; insan sevdiğinin iyi olmasını ister, sevdiğinin kötü olmasını istemez. Ben sizi seviyorum, sizin de beni sevdiğinizi biliyorum. Özellikle son zamanlarda öyle enteresan şeylerle karşılaşıyoruz ki diyorum; ya evet Allah için sevmek herhalde böyle bir şey olsa gerek ve Cenab-ı Hakk'a niyaz ediyorum; ya Rabbi, Biri Bir Gün seyircisi beni senin rızan için sevsin, ben de onları senin rızan için seveyim... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "1 Gafil ve 4 İbret" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi onlara söz ettirmeyenler. Efendim, İsrailoğulları'ndan gafil bir zatın MECÂLİS-İ SEB'A'da geçen hikayesini OSMAN NURİ TOPBAŞ EFENDİ HAZRETLERİ anlatmış bir yerde, ufakta şerhler düşmüş onu görünce benim bunu dostlara anlatmam lazım dedim. Bunu sizinde bilmeni lazım çünkü çok ibret alınası bir kıssa. Anlatan Hz. Pir olunca, şerhini eden bir başka veli zat olunca onların teberrüküyle inşallah bize de bir istifade vesilesi olsun diye anlatayım... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Filistin" üzerine konuşuyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Allah Rasulü (asm) buyurmuş: "İman etmedikçe cennete giremezsiniz." İmanı olmayan insan cennete girmeyecek burası malum. Peki iman ne? Onu da ifade etmiş. "Birbirinizi sevmedikçe (kamil manada) iman etmiş olmazsınız." İmanınız hakiki bir imana erişmez. Peki birbirini sevmek ne demek? Onu da gene bir başka hadis-i şerifte şerhini bizzat Efendimiz (asm) yapıyor, diyor ki: "Müminler, bir binanın tuğlaları gibidir." Bir binanın tuğlası ne demek? Bir tanesi sarsıldığı vakit, öbürü yerinde sağlam duramaz. O da bi sallanır, bir bütünlük içindedir, yekparedir, ahenklidir, birdir, tevhid içredir... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "Vera Sahibi Olmayı" Allah dostlarının menkıbeleriyle anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm deyip sussam zaten arkasından siz erenler, erenlere gönül verenler ve dahi erenlere gönül verenleri sevenler, hiç olmazsa onlara laf ettirmeyenler silsilesini getireceksiniz. Onun ben böyle uzun uzun selam vermeyeyim diyorum. Bu selamı bu şekliyle verdikten sonra dönüp bir de o günün konusuna has şeyi söylüyorum ya direkt o şeye geçeyim arayı siz doldurun. Hep söyleyerek söylenmez bazen de susarak söylenir. Geçen gün bir sevdiğim nasılsın dedi, valla dedim ya oturup dostlarla sizden konuşuyoruz ya da susuyoruz içimde siz konuşuyorsunuz... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "Hz. Süleyman ve Vezir'inin" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi insan kadrini biliyor olmanın insan olmaya alamet olduğunu bilenler. Bu ne demek? İnsan kadrini ancak insan olan bilirmiş. Hepimiz insanız falan diyoruz ya aslında hepimiz insan değiliz, insan ayrı bir şey. Hepimiz Allah'ın mahlukuyuz. İnsanların hepsi Allah'ın kulu olmadığı gibi insan suretindeki herkes de insan değil... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Medeniyet Ufku programıyla, Doğu ve Batı medeniyetinin akışını, bugüne gelişini ve bu gelişin nereden olduğunu ve nereye gittiğini birtakım sorular üzerinden hülasa ediyoruz. Serdar Tuncer soruyor, Prof. Dr. Sadeddin Ökten anlatıyor. Medeniyet Ufku'nun bu bölümünde "Türkiye, İslam, Gelecek, Kader, Kadim" kavramları üzerine konuşuldu. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "Azrail'in Can Alma" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi yeryüzündeki bir köy için dünyanın en güzel köyüdür diyebilenler... Şimdi bu ne demek? Benim için dünyanın en güzel köyünden sesleniyorum bu hafta size. Bu yolda diyorlar temessük olur taassup olmaz. Temessük; sözleşmek, biat etmek, intisap etmek demek. Benim yolum benim için en doğrusudur demek. Ama taassup başka bir şey. Taassup; benim yolumdan başka doğru yol yoktur. İşte diyorlar ki 'bu yolda temessük olur, taassup olmaz.' Yani insan diyebilir ki yürüdüğü yol için... Yürüdüğü yoldan kasıt? Allah-u Teala'ya giden yollar... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Medeniyet Ufku programıyla, Doğu ve Batı medeniyetinin akışını, bugüne gelişini ve bu gelişin nereden olduğunu ve nereye gittiğini birtakım sorular üzerinden hülasa ediyoruz. Serdar Tuncer soruyor, Prof. Dr. Sadeddin Ökten anlatıyor. Medeniyet Ufku'nun bu bölümünde "İlim, Hikmet, Aktab-ı Erbaa, Evtad-ı Erbaa ve İslam Medeniyeti üzerine konuşuldu. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "Üç Balık" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamünaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler, erenlere gönül verenleri sevenler, hiç birini yapamamışsa onlara laf ettirmemek suretiyle teselli bulabilenler; hoş geldiniz. Size güzel bir masal anlatayım, çocuklar gibi... Serdar Bey çocukların dinleyeceği masalı bize mi anlatacaksın? Evet. Çocukların dinleyeceği masalı size anlatıyorum. Hatta sadece size değil dönüp kendime de anlatıyorum. Çünkü derler ki; insan sohbet ederken evvela kendine söylemiyorsa o sohbetin başkasına da tesiri olmaz, faydası olmaz. Yani gittin, bir yerde oturdun, konuşuyorsun, bir mevzuyu anlatıyorsun, insanlara bir hakikatten haber veriyorsun orada hayalen nefsini karşına alıp her cümlenin öncesinde ey nefsim diye bir yutkunacaksın, bunu zahiren söylemeyeceksin. Ey nefsim namaz kılmak lazım, ey nefsim ahlaklı bir insan olmak lazım... Yani insanlara söylediğin şeyi evvela kendine... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, din ve dini konular hakkında bilgisiz kişiler tarafından yapılan tartışmaların arttığına dikkat çeken Savaş Şafak Barkçin, bu durumun insanları “din cahili” yaptığını savunuyor. Dinin sadece bir felsefe olmadığını, aynı zamanda hayatı düzenlediğini ve bu yüzden muhalefet görmesinin doğal olduğunu belirten Barkçin, özellikle Oryantalistlerin Müslüman toplumları zayıf noktalarından vurmak için oluşturdukları listenin yeniden ısıtılıp sunulduğuna dikkat çekiyor. Barkçin, bu tartışmaların “sansasyonel” bir şekilde yürütüldüğünü, ancak aslında bilgisi olmayan kişiler tarafından gerçekleştirildiğini ifade ediyor. Son olarak, bu konuların cevabını bilen alimlerin olduğuna ve insanların kendi dinlerini öğrenmek için çaba göstermeleri gerektiğine vurgu yapıyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 📱 Sosyal medya, din tartışmalarının kalitesini düşürüyor ve bilgisiz insanların kendilerini uzman gibi göstermesine olanak sağlıyor. 📚 Din sadece bir felsefe değil, hayatı düzenleyen bir sistem olduğu için muhalefet görür. 🏛️ Oryantalistler tarafından oluşturulmuş ve yeniden ısıtılıp sunulan listeler, Müslüman toplumlarının zayıf noktalarına vurmayı hedefliyor. 🗣️ Din tartışmaları genellikle sansasyonel bir şekilde yürütülüyor, ancak çoğu katılımcı bilgisi olmayan kişiler. 🎓 Din konusunda bilgi sahibi olmak önemlidir, alimlerin verdiği cevapları dinlemek ve kendi dinimizi öğrenmek için çaba göstermeliyiz. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Medeniyet Ufku programıyla, Doğu ve Batı medeniyetinin akışını, bugüne gelişini ve bu gelişin nereden olduğunu ve nereye gittiğini birtakım sorular üzerinden hülasa ediyoruz. Serdar Tuncer soruyor, Prof. Dr. Sadeddin Ökten anlatıyor. Medeniyet Ufku'nun bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu: Serdar Tuncer: Efendim merhabalar, hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Saadettin Ökten Bey hocamla birlikteyiz. Bugüne kadar olan bölümlerde Batı medeniyet tasavvurunun serencamını hülasa etme gayreti içinde olduk. Modernite ve postmoderniteye kadar geldik. Fakat bütün bu hülasanın bir son noktasının konulması gerekiyor. Peki oradan geldi, bu tecrübeleri yaşadı, buraya evrildi, şu oldu, şimdi? Şimdi nerede duruyor? Biraz bunu konuşacağız. Sadettin Ökten: Hay hay konuşalım. Serdar Tuncer: Safalar getirdiniz. Sadettin Ökten: Safamız oldu efendim. Emrin oldu. Serdar Tuncer: Yine pek güzel geldiniz. Sadettin Ökten: Mesrur olduk. Teşekkür ederiz. Sağ olun. Sizler güzel görüşünüz. İnşallah öyle de bu hüsn-i şehadetleri edene teşekkür ediyorum. Ama bu şehadetin esas sahibine de hamd ve şükür ediyorum. Çünkü biliyorsunuz bizim inancımızda kulun bir müslüman hakkındaki hüsn-i şahadet de çok mühimdir. Hele son veda sırasında nasıl bilirsiniz hakkınızı helal edin bunlar çok mühimdir. İnşallah bunlar da bize hep hüsn-i şahadet olarak yazılıyor. Amel defterimize. İnşallah. Serdar Tuncer: Geçenlerde bir yerde rast geldim efendim. Diyor ki öyle bir hayat yaşayın ki siz musallada yatarken imam efendi cemaate dönüp de soruyu sorduğunda iyi bilirdik diyenleri yalancı çıkartmayın. Sadettin Ökten: Çok güzel, evet. Serdar Tuncer: Eyvallah. Nereden başlayalım, nasıl devam edelim? Sadettin Ökten: Valla siz bir noktaya getirdiniz işi. İsterseniz bu uzun selencamın arkasındaki insan tipinden başlayalım. Çok kısa onun macerasını anlatalım. Yani bu modernitenin esas faili, öznesi olan insan nasıl bir insan idi? Bir hülasa olsun aynı zamanda. Çünkü ondan sonraki programda Türkiye'nin durumunu konuşacağız. Ama Türkiye'nin geldiği noktadaki arka planı da gündeme getirerek konuşacağız. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...

"Çağrışımlar" final bölümüyle bizlere veda ediyor ama Savaş Şafak Barkçin Hocamız "Bi'de Buradan Bak" programıyla yürüyüşümüze devam ediyor MyMecra'da. Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın son (final) bölümünde başlıca şunları anlattı; Evet sevgili dostlar merhabalar. Beni nihayet otururken gördünüz ama biliyorsunuz bu programa sevgili Serdar Tuncer zaten aynı bu parkta oturarak başlamıştık. Günümüzün farklı mevzularını Serdar kardeşim güzel sorularla soruyordu, deşiyordu o programla başladık, bir sezon sonra dedik ki bide dostlarımızı böyle İstanbul'da, muhtelif yerlerde, gezdirelim, gördüğümüzü gösterelim. O yüzden bu programların bugüne kadarki olan bütün bölümlerinde beni hareket halinde gördünüz. Sevgili kameraman kardeşlerim, yönetmenimizle beraber Balkanlar'a da gittik, Rumeli'de sekiz ülke gezdik, neler çektik neler. Tabi siz kameranın önünü görüyorsunuz arkayı görmüyorsunuz. Bu gariban arkadaşlar turşu oldular minibüsün arkasında meğerse hoplayıp zıplıyorlarmış... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "Derede Zıplayan Deli" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Elâ yâ eyyuhessâkî edir ke’sen ve nâvilhâ Ki aşk âsân numûd evvel velî üftâd müşkilhâ Hâfız-ı Şirâzî söylemiş bunu. Diyor ki: Ey sâkî kadehi mecliste döndür. Sâkî deyince, sâkî mürşid-i kâmildir Dîvân edebiyatında. Şarap aşktır, muhabbettir. Câzibil Kulubil Müslimîn olan zâtlara atıfla "Sâkî" denilir. Öyle zâtlardan bahisle de ismiyle müsemma denilir. Döndür şarabı ve sun bize, kanalım. Aşk evvel kolay görünür amma zorluğu sonradan çıkar ortaya. Aşk bölyedir. Başta kolay görünür. Yandım, bitti, sevdim oh ne güzel hayat filan sonra sonra, sonra sonra, sonra sonra aşkın ne olduğu ortaya çıkar. Aşk insanı yok eden şeyin adıdır malum. Aşık ve maşuk varsa orada aşk yoktur. Bu yok olmak da güle oynaya filan olan bir iş olmasa gerek. Neyse. Selamunaleyküm erenler. Erenlere gönül verenler. Erenlere gönül vermenin gönül verdim demekle bitmediğini ve dahi başlamadığını bile bilenler... Devamı Videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Savaş Şafak Barkçin’in “Bi’ De Buradan Bak” programında, sporun görünüşte masum bir eğlence etkinliğinin ötesine geçerek, büyük bir gelir alanı, güç merkezi ve siyasi manipülasyon aracı olarak nasıl kullanıldığını ele alıyor. Program, sporun dünyadaki siyasi ve ekonomik ilişkilerle olan karmaşık bağlantılarını ve bu ilişkilerin adil rekabet, dürüstlük ve ahlaki değerlere nasıl zarar verdiğini ortaya koyuyor. 🌟 Öne Çıkan Başlıklar 🌟 ⚽️ Spor, büyük bir gelir ve güç alanı olduğu için siyasetle iç içe geçmiş durumda. 🏆 Uluslararası spor örgütlerinin başında genelde Masonlar bulunuyor ve bu örgütler Olimpiyatlar gibi etkinliklerde kendi çıkarlarını savunmak için kullanılıyor. 💸 Sporcular, kulüpler ve federasyonlar, büyük sponsorluklar ve medya anlaşmaları yoluyla büyük servetler kazanıyor. 🎭 Doping skandalları, sporun etik değerlerine ve rekabete zarar veren önemli bir problem. 💔 Spor, kişisel çıkarlar ve güç oyunları nedeniyle genellikle ahlaki değerlerden uzaklaşabiliyor. daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Medeniyet Ufku programıyla, Doğu ve Batı medeniyetinin akışını, bugüne gelişini ve bu gelişin nereden olduğunu ve nereye gittiğini birtakım sorular üzerinden hülasa ediyoruz. Serdar Tuncer soruyor, Prof. Dr. Sadeddin Ökten anlatıyor. Medeniyet Ufku'nun bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu: Serdar Tuncer: Efendim hoş geldiniz, merhabalar. Biz Medeniyet Ufku'nda neyin nereden nasıl geldiğini, Doğu ve Batı, İslam ve Batı medeniyeti ekseninde konuşmaya devam ediyoruz. Moderniteye getirdik mevzuu, modernite dedik ama tam böyle programı bitirirken geçen bölüm konuştuğumuz hususlardan birisi alakalısının dikkatini çekmiştir. Medeniyet tarihini biz hep batıların kaleminden, perspektifinden, nazarından gördük, okuduk. Hatta kendileri de hep buradan okudular. Hem bize doğruyu anlatacak hem onları ayna tutacak bir medeniyet tarihi yazımı. "Bizim bir medeniyet tarihi yazmamız lazım." demişsiniz. Ben soruyu koymuşum, ne içinini konuşalım demişsiniz. Sadettin Ökten: Konuşalım. Konuşalım. Şöyle şimdi tabii modernite tarihine baktığımız zaman orada bir ansiklopedistler var Didero ve devamı. Bunlar ne yapıyorlar? O vakte kadar 1600'ler, o vakte kadar var olan bütün bilgileri derliyorlar. Aynı bizim Bedlikmen'in yaptığı gibi, Bağdat'taki Bedlikmen'in yaptığı gibi bütün o bilgileri derliyor. Onlar da kadim dünyadan gelenleri. Bunlar da o dönemin bilgilerini derliyorlar. Peki, değerlenen bilginin kullanıma geçişinde bir nitelik var mı? Var. Sizin bakış açınıza bağlı. O bilgiyi nasıl kullanacaksınız, nasıl yorumlayacaksınız? O bilgi hakkında ne yazacaksınız? Burada bakış açınız önemli. Peki, insan veya toplum veya birey bir hadiseye nasıl bakar? Bir bilge gözüyle bakar, hüküm vermek açısından bakar. İyi der, kötü der, güzel der, çirkin der, olur der, olmaz der. Neye göre söyler bunu? Değerlerine göre söyler. Dolayısıyla bir toplumsal, büyük bir dünya çapında hadiseye modernistler baktıkları zaman bir şey görüyorlar ve bunu yazıyorlar. İşte biraz evvel, bir önceki konuşmada söyledim, coğrafi keşifleri insanlığın büyük başarıları olarak söylerler. Doğrudur. Yani siz o günkü şartlarla, o günkü navigasyonla Hindistan'a gitmek istiyorsunuz. Devamı videomuzda. Gelin, Beraber Yürüyelim...

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Üsküdar Valide Sultan Gemisinden, İstanbul Boğazı'nın tam ortasından anlatmaya devam ediyor. Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı: Sevgili dostlar merhaba. Boğazı geze geze bitiremedik. Nerede kalmıştık? Bebek ve Boğaziçi Üniversitesi’nde kalmıştık. Boğaziçi Üniversitesi’nin neden özellikle bu tepeye yapıldığından bahsetmiştik. Burada araziyi almak için çok uğraşıyor Amerikalı misyonerler. En son meşhur Ahmet Vefik Paşa’nın mirasçılarından satın alıyorlar. Bu gördüğünüz bütün tepeyi satın almışlar ve içine Amerikan tarzı binalar yapılıyor. Peki şu aşağıda ne var? Buraya Aşiyan deniliyor. Neden? Aşiyan Farsçada yuva demek. Tevfik Fikret kendine bir ev yaptırmak istiyor. O da zaten Robert Koleji’nde hoca. Bakın kafa yapıları nereden nereye varıyor. Misyonerlerle çok iyi anlaşıyorlar. Bugünkü birçok batıcı tipin Amerikan, İngiliz, Alman çıkarlarına hemen eklemlendiği gibi o işin de ataları bunlar… Devamı videomuzda… Gelin, Beraber Yürüyelim...

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu haftanın Biri Bir Gün'de "Müslüman, Yahudi ve Hristiyan'ın Yolculuğu" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı: Selamunaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler. Hiç olmazsa onlara laf ettirmeyenler. İki cihan saadeti için bunların bir ucundan böyle sımsıkı tutup yapışabilenler. Erenlere gönül verenler deyince gönlüme bir Erzincan türküsü düştü. Düşünün 100 küsür program oldu hatta 110 küsür oldu hep erenlere gönül verenler ifadesini kullanıyoruz ama bu türkü bugün düşüyor gönle. Gönül de enteresan bir şey, kader de ilginç bir şey. Ne gönlün mahiyetini biliyoruz ne kaderin manasını kavrayacak durumumuz var... Devamı Videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Bi' De Buradan Bak'ın bu bölümünde Savaş Şafak Barkçin, batılı ülkelerin kara para aklama yoluyla dünyayı nasıl sömürdüğünü ve bu karanlık dünyanın ne kadar derinlere uzandığını açıklıyor. 🌟 Öne Çıkanlar 🌟 💸 Londra, kara paranın merkezi haline gelmiş: Londra’da 50 trilyon dolar ismi cismi bilinmeyen kaynaklardan toplanan para var. Bu para, paravan şirketler aracılığıyla aklanıyor ve offshore hesaplara aktarılıyor. 🕵️‍♀‍ İngiltere’nin kara para aklama operasyonlarına aktif şekilde dahil olması: İngiltere, bu kara parayı kendi kirli operasyonlarını finanse etmek için kullanıyor. 🌎 Kara paranın küresel etkisi: Güney Amerika’daki uy*ştur*cu kartelleri, kara para aklama yoluyla Amerika Birleşik Devletleri’ne trilyonlarca dolar değerinde uy*ştur*cu sokuyor. 💪 Kara para, batılı devletlerin gücünün kaynağı: Batılı devletlerin gücü, kara para aklama yoluyla elde edilen servetlere dayanıyor. 🧠 Bilinçli olmak: Batılı devletlerin sahte sözlerine ve ideolojilerine kanmamak ve bu karanlık dünyayı anlamak için araştırmak ve düşünmek şart❗️ daha fazlası videomuzda... Gelin, Beraber Yürüyelim...