Filtra per genere

Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi günlük takvim yazıları

1852 - EFENDİMİZ (S.A.V.)’İN YÜRÜYÜŞÜ VE HEYBETLİ GÖRÜNÜMÜ - 03 ARALIK 2024 - MEVLANA TAKVİMİ
0:00 / 0:00
1x
  • 1852 - EFENDİMİZ (S.A.V.)’İN YÜRÜYÜŞÜ VE HEYBETLİ GÖRÜNÜMÜ - 03 ARALIK 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’i en güzel tasvîr edenlerden biri Hz. Ali (r.a.) idi. Hz. Ali (r.a.), Resûl-i Kibriyâ (s.a.v.)’in yürürken ayaklarını yerden kuvvetlice kaldırdığını söylüyor. Fahr-i Cihân (s.a.v.) Efendimiz’in amcasının oğlu Abdullah ibni Abbâs (r.a.) de, onun güçlü kuvvetli olduğunu, bu sebeple hareketlerinin de son derece canlı olduğunu söylüyor; onun kesinlikle tembeller gibi gevşek, yorgun ve bitkin şekilde hareket etmediğini belirtiyor. Sultân-ı Enbiyâ (r.a.)’in yürüyüşünü tasvir edenlerden biri de Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’den Ebû İnebe el-Havlânî (r.a.)’dir. Ebû İnebe (r.a.) İki Cihan Güneşi (s.a.v.)’in yürüyüşünü târif ederken âdetâ kayayı yerinden sökercesine sert bir edâ ile yürüdüğünü ifâde ediyor. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in yüce şahsında Allâh (c.c.) vergisi olan bir heybet, mehâbet ve vakâr vardı. Bundan dolayı onu ilk defa görenlerin kalbinde önce bir ürperti hâsıl olurdu. Fakat kendisiyle bir süre kalıp onu yakından tanıyanların gönlünde ona derin bir muhabbet uyanırdı. Böylece kendisini tanıyan her mü’min, onu kendi canından, anasından, babasından, çocuklarından, kısacası bütün insanlardan daha çok severdi. Fahr-i Cihân (s.a.v.) Efendimiz’in eşsiz güzelliğini anlatan, onun benzersiz ahlâkından söz edenler; kendisini tanımadan önce de, tanıdıktan sonra da gönülleri fetheden öyle bir güzel kişi, öylesine güzel ahlâklı birini görmediklerini anlatırlardı. Elbette bunda şaşılacak bir şey yoktur. Zira Allâhü Teâlâ onun kadar güzel bir kulu, onun kadar güzel ahlâklı bir insanı yaratmamıştır. (İmâm Tirmizî, Şemâil-i Şerîf, c.1, s.59-61)


    Tue, 03 Dec 2024 - 02min
  • 1851 - SÜNNETİN İHYÂSI - 02 ARALIK 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    Beyhakî (r.âleyh)’in Aişe (r.anhâ)’dan naklettiğine göre Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Altı sınıf insana Allâhü Teâlâ lanet etmiş ve duâları, Allâh katında kabul olunan nebiler de lanet etmişlerdir. Bunlar şu kişilerdir: 1. Allâhü Teâlâ’nm kitabına herhangi bir şey ekleyen. 2. Allâh’ın takdirini, kaderini yalanlayan. 3. Baskı yapmak suretiyle, Allâhü Teâlâ’nın aziz kıldığını zelil, zelil kıldığını aziz kılan otorite sahibi. 4. Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri helalleştiren. 5. Benim soyumdan Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı şeyi helalleştiren. 6. Benim sünnetimi terk eden.” Abdullah b. Ömer (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu söyledi: “Her amel için bir şevk ve iştiyâk vardır. Ve her şevkin bir de azalması vardır. İşte bu esnada kimin gönlü benim sünnetimden dışarıya çıkmazsa muhakkâk o kişi hidâyete ermiş, kimin gönlü de bundan başka şeylere yönelirse helâk olmuştur. Beyhaki (r.âleyh) Enes b. Malik (r.a.)’den nakletti ki: Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: “Kim benim sünnetimi yaşamak ve yaşatmak suretiyle diriltirse, muhakkâk beni seviyor demektir. Kim beni severse cennette benimle beraberdir.” Beyhaki (r.âleyh) nakletti ki; Ebû Hureyre (r.a.) dedi ki: Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benim ümmetimin bozguncu oldukları bir dönemde sünnetimi ayakta tutan kişiye şehid ecri vardır.” (İmâm Suyutî, Akidede Sünnetin Yeri, s.24-26)


    Mon, 02 Dec 2024 - 02min
  • 1850 - BU HADİS KÜTÜB-İ SİTTE’DE VAR MI? - 01 ARALIK 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    Çoğu kişilerin hadis diye duydukları ya da öyle sandıkları bazı sözleri, bir bilenden sorarken genellikle söyledikleri söz, “Bu, Kütüb-i sitte’de var mı ?” ya da “Buhari bunu nakletmiş mi?” veya “Müslim’in kitabında geçiyor mu?” olmaktadır. Böylesi bir soru, aslında, sahih hadislerin sadece Kütüb-i Sitte veya Buhari ve Müslim’in kitaplarında bulunduğu, bunların dışındaki hadis külliyatına itimat edilemeyeceği kanaatinden kaynaklanmaktadır. Bu tıpkı, cahil aydınların her şeyi Kur’an’da aramalarına benzemektedir. Günümüzde kendisini bir şeyler biliyor sanan ve fakat din kültürü almamış, usûlünce İslâmî ilimler tahsil etmemiş, bu alanda yeter bilgi seviyesine ulaşamamış aydınlar, dini bir esas kendilerine hatırlatılınca çoğu kere; “Bu, Kur’an’da var mı?” diye itiraz anlamına gelen suâller sorarlar. Tabiatıyla her şeyi Kur’an’da aramak ne kadar hatalı ise, hadis diye duyulan her sözü de mutlaka Buhari ya da Müslim’in kitabında görmeye çalışmak veya Kütüb-i Sitte’de olmasını beklemek en az birincisi kadar yanlıştır. Çünkü her şeyin detaylı olarak Kur’an’da açık bir şekilde olmadığı gerçektir. Eğer her mevzu, her mesele detaylı tarzda Kur’an’da yer almış olsaydı, hadis ve sünnete gerek kalmazdı. Aynı şekilde güvenilir bir hadisin de mutlaka Buhari ve Müslim’de olmayacağı bilinmelidir. Nitekim bu müelliflerin kendileri de sahih hadislerin hepsini kitaplarına almak için yola çıkmış değillerdir. Aldıklarının sahih olmasına dikkat etmişler ama bütün sahihleri bir kitapta toplamak gibi bir çalışmaya girmemişlerdir. Nitekim Buhari ve Müslim’in şartlarına uygun olduğu halde, kitaplarında bulunmayan hadisleri Hâkim en-Neysâburî, Müstedrek adıyla bilinen 4 büyük ciltlik eserinde toplamıştır. (www.mevlanatakvimi.com)


    Sun, 01 Dec 2024 - 02min
  • 1849 - BÜYÜ VE SİHİR YASAKLANMIŞTIR - 30 KASIM 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    Peygamberimiz (s.a.v.), bir gün, “İnsanı helâka sürükleyen yedi şeyden çekininiz!” buyurmuştu. “Yâ Resûlullâh! Nedir bu tehlikeli şeyler?” diye sordular. Peygamberimiz (s.a.v.): 1. Allâh (c.c.)’ya şerik koşmak, 2. Sihir yapmak, 3. Allâh (c.c.)’ün öldürülmesini haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmek, 4. Ribâ (faiz) yemek, 5. Yetim malı yemek, 6. Savaş meydanında dönüp kaçmak, 7. Zinadan korunan, böyle birşey hatırından bile geçmeyen müslümân kadınlarına zina isnad etmek!” (Buhârî) buyurdu. Yine Peygamberimiz (s.a.v.)’in buyurduklarına göre: “Bir şeye düğüm vurup efsun yapan kişi sihir yapmış; sihir yapan da küfre sapmış, büyük bir günâh işlemiş olur.” (Buhârî) “Muhabbet vesaire için efsun yapmak, iplik okumak veya nüsha yazmak suretiyle sihir yapmak, şirktir.” (Ebû Dâvud) “Kim bir sihirbaza veya kâhine veya yıldızlara bakıp gaibden haber veren kimseye gider, ondan birşeyler sorar ve onun söylediklerini de doğrularsa, Peygamber’e indirilmiş olanı inkâr etmiş olur.” (Heysemî) “Sihre inanan kişi, cennet’e giremez!” (Ahmed b. Hanbel) Sihirbazların ruhlarındaki özellik, diğer beşerî özellikler, kendilerinde yaratılıştan mevcut olup, bunun fiil alanına çıkması ya riyâzâtla ya da şeytânlara itaat ve tapmakla olabilir. Sihir, fâsık, dînle ilgisi kesilmiş kimselerde görülür. Böyle olan kişilerde keramet zuhur etmez. Sihirbaz, yapmak istediği şeyi oluşturuncaya kadar, her türlü sözden ve işten yararlanmaya çalışır. Keramette ise, böyle şeylere gerek ve ihtiyaç duyulmaz. Keramet, ancak şeriata son derecede bağlı, dînce tehlikeli sayılan tutum ve davranışlardan son derecede çekingen olan Allâh (c.c.) dostlarından, kendiliğinden zuhur eder. Mucizeye gelince; peygamberlerin, peygamberliklerini ispatlamak üzere Allâh (c.c.)’ün izniyle gösterip inkârcılara meydan okudukları bir takım olağanüstü işlerdir ki, bu vasıflarıyla kerametten de ayrılırlar ve üstünlük taşırlar. (M. Asım Köksâl, İslâm Tarihi, c.5, s.442-443)


    Sat, 30 Nov 2024 - 02min
  • 1848 - OSMANLI EVLERİNDE HAT LEVHALARI - 29 KASIM 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    Osmanlı evleri, nice kültür değerlerini içerisinde barındırıyordu. Acaba bugün bunlardan kaç tanesi yaşatılmaktadır. Anadolu’da pek çok evin misafir odasına alınan bir yabancının ilk dikkatini çeken veya ihtiyacı olduğu bilgileri kolaylıkla bulabildiği bir yazı hemen karşısına çıkardı. “Ey misafir kıl namazı/Kıble bu caniptedir. İşte ibrik işte leğen/İşte peşkir iptedir.” Duvarda nefis bir hat yazısı. Eve gelen misafire neler hatırlatmıyor ki. Şayet unuttu isen veya kılmadın ise namazı kaçırma, hemen edâ et. Hayatı ve yaşamayı namazda gören bir toplumun ruh halini ne güzel gösteriyor. Misafirine kendinin söylemesi yakışık almayacağından ince bir ifade ile hatırlatıyor. Diğer taraftan ulaşımın zor olduğu, insanların birbirlerine özellikle evlerinde her zaman misafir oldukları bir çağ. Kıbleyi mi soracaksın, yine bu yazının hemen yanında işlemeli bir havlu kıble yönünü işaret ediyor. İbrik ve leğen ise aşağıda duruyor. Misafir hemen orada ibrikteki su ile abdestini alıp, elini yüzünü peşkir yani havlu ile kurulayıp namazını edâ edebilecektir. Öte yandan namazın önem ve ehemmiyetine işaret eden daha nice levhalara, güzel hat yazılarına şahit olacaksınız. “İnat etme git namaza Rahmet olmaz bî-namaza Akil isen kıl namazı çün saadet tacıdır Sen namazı öyle bil ki müminin miracıdır Müezzin banlasa kılsak namaz Hz. Mevlâya etsek niyazı” Aslında bu hat, yazılan yüzlerce nasihâti içinde barındıran bir kitap gibi idi. (Ahmet Şimşirgil, Devr-i Gül Sohbetleri, s.150-151)


    Fri, 29 Nov 2024 - 02min
Mostra altri episodi